Ali Varsenik’e Sevdalandı: Sahnede İstanbul

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Nükhet Eren

1910 yılının Kuşdili Çayırı’nda Şevki Efendi Kumpanyası’nın Karagöz perdesinden Ortaoyunu’na, kantodan Ramiz ile Jülide piyesine kadar süren çoşkulu gösterilerini izlerken gönlünü oyuncu ve şarkıcı Varsenik’e kaptıran Ali’nin öyküsünü izliyoruz. Bu aşkın izini sürerken arka planda gördüğümüz kuşkusuz Meşrutiyet ve Mütareke Dönemi İstanbul’u oluyor. Bu büyük değişim dönemi kaçınılmaz olarak olayları ve eğilimleriyle sahnedeki yerini alıyor.

Şehir Tiyatroları’nda geçen Mayıs ayında ilk gösterimini yapan İstanbul Hatırası adlı iki perdelik müzikli oyun için bir Tarık Şerbetçioğlu oyunu diyebiliriz. Oyunun hem yazarı hem yönetmeni hem de başrol oyuncusu olarak gördüğümüz bu tiyatro adamını, bugünün Şevki Efendisi yerine koymamız yanlış olmaz.

Oyunun dekoru olarak İstanbul silueti olarak bilinen cami maketlerinin sol yanına Boğaziçi Köprüsü ve önünde Galata Kulesi’nin maketleri yerleştirilmiş. Hikayenin akışına göre değişen sahnelerde, martı görüntüleri, savaş cephesi, Lalelideki konak sakinlerinin konuşması video kayıt görüntüsü olarak bu dekorun üzerine yansıyor. Oyun, elinde sopası ve mendiliyle gelip ortadaki ahşap sandalyeye oturan meddah ile başlıyor. Meddahı ve anlatıcı rolüyle 1950 yılındaki Ali’yi canlandıran Toron Karacaoğlu, kendine özgü ve temiz oyunu yanında İstanbul üzerine şarkı ve şiir seslendiriyor.

Oyunun her iki perdesinde pek çok sahne var. En uzun süren sahne, geleneksel tiyatro örneklerin sergilendiği keyifle izlenen Kumpanya sahnesi. Hayal perdesindeki Karagöz ve Hacivat, perdeyi delerek öne geçtikten sonra Kavuklu ile Pişekâr rolüne girip ortaoyunu oynuyor. Varsenik ve Hayganuş’un okuduğu kantoları, Moliere oyunlarına benzer biçimde sergilenen Ramiz ile Jülide’nin güldürü oyunu izliyor. Bir yandan kanto söyleyip bir yandan göz alıcı biçimde dans eden ve Shakespeare’in uyarlanmış Jülide’sini bahçe merdiveni esprisiyle oynayan Varsenik rolündeki Binnur Şerbetçioğlu iyi oyunculuğun ne olduğunu kalın harflerle yazıyor.

Oyunu farklı kılan en önemli özelliklerinden biri, pek çok politik olay ve toplumsal durum hakkında dile getirdiği sözler olmasıdır. Kore’ye asker göndermenin yanlışlığı, Habeşistan’dan getirilen insanlar, Selanik Göçmenliği, İttihat Terakki ve Abdülhamit yandaşlarının tartışması, Gayrimüslim olma halinin çekingenliği, oyunculuğun kabul görmemesi, I. Dünya Savaşı seferberliği, Çanakkale harbi, gizlenen İttihatçılar ve işgalcilerle işbirliği yapan gayrimüslimler, Anadolu’ya silah kaçırma, milli mücadele ve öğretmenliğin yüceliği gibi her birinin üzerine ayrı bir oyun yazıp oynanabilecek konular oyunda kendine yer buluyor. Yakın dönem tarihine ait bilinen her şey sahneye taşınmak istenmiş, bunun sonucunda çıkan genişleme ve yayılma ise başarılı bir reji ile toplanmış görünmektedir.

İkinci perde Ali ve Varsenik’in düettosu ile açılıyor. Ali’nin oyunculuk durumuna ilişkin karar zamanı video görüntüsü ile ekrana geldiğinde, yıllarını tiyatro sahnesinde geçirmiş usta oyuncuları Ali’nin ailesi olarak görüyoruz. Ardından gelen sahnede Sari Gyalin ( Dağlı Gelin) türküsünün Varsenik tarafından söylenmesinin etrafa yaydığı hüzün ile seferberlik halini öğreniyoruz. Askerden dönen Ali’nin ziyaret ettiği mezarlıkta kumpanyadan arkadaşı Beşir’in söylediği Makber, hüzünlü hali daha arttırıyor.

İkinci perdede olay örgüsü on yedi sahnede anlatılıyor. Sahneler, kolay taşınabilir masa, sandalye, kanepe, yatak ile seyirciyi hiç bekletmeden kuruluyor ve kaldırılıyor. Kostümler, oynanan sahneye uygun ve dönem özelliklerini tamamen yansıtan biçimde bütün oyuncular için özenle hazırlanmış.

Oyunun olumsuz karakteri işgalci Fransız subayının Varsenik’e işkence etmesinin nedeni tam anlaşılamıyor. Bağlantı kuracağımız tek yer Ali askere giderken Varsenik’in ona söylediği:

“Toprağımıza düşman çizmesi bastırmayın” sözü olabilir.

Oyun, Çamlıca Yolunda, Kalamış gibi neşeli İstanbul şarkılarının söylenmesi ile sonlanıyor. Sahnenin altında çalan yedi kişilik orkestra, oyunculara eşlikte ve şarkıları düzgün çalmada oyuncular kadar başarılı. Yaşanılan İstanbul’a ilişkin neşeyi, acıyı, öfkeyi, eğlenceyi, tutkuyu içinde barındıran bir oyun İstanbul Hatırası. İstanbul üzerine yapılmış tiyatro oyunları içinde hak ettiği yeri alacaktır. Uğruna canını verecek kadar memleketi sevmenin bu topraklarda yaşayan her insan için, farklılıkları olsa bile aynı olduğunun altını çiziyor oyun. Bir İstanbul kadını olan Varsenik’in türküsü ile: “Ambela para para/Neynim aman Sari Gyalin”.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Nükhet Eren

Yanıtla