Yiğitcan Seven/
Türkiye’de her şehir İstanbul, İzmir, Ankara kadar şanslı değil. Bu üç şehir belki her anlamda gelişmiş birçok kültürel aktiviteye ev sahipliği yapan şehirler, ama bu Türkiye için yeterli mi? Anadolu’da birçok medeniyet görmüş, birçok savaşlar atlatmış, birçok şehir dururken yeni kurulan ve sadece iş olanakları ve konumu nedeniyle insanların yoğunlukta yaşadığı şehirlerin kültür ve sanat şehirleri olması haksızlık değil mi? İşte bu sorun daha doğrusu bu eksikliğimizi gidermek için birçok kültürü içinde barındıran birçok şehrimiz hızla çalışıyor. Bunlardan biri de doğunun en güzel ve en bozulmamış şehirlerinden biri olan Mardin.
Mardin’de 5-12 Kasım arası 2. Ulusal Mardin Çocuk ve Gençlik Tiyatro Festivali düzenlendi. T.C. Kültür Bakanlığı, Mardin Valiliği ve Devlet Tiyatroları’nın ortak çalışması sonucu yapılan bu festivale oyuncu olarak içinde bulunduğum Terakki Oyuncuları da katıldı. Baştan sona tek kelimeyle mükemmel olan organizasyonda hiçbir eksik yoktu. İlk başlarda oyunlarımızın dolmayacağını düşünmüştük ancak Mardin halkı bu önyargımızı kırdı ve festivalde yer alan bütün oyunlar kapalı gişe oynandı. Mardin halkının bu aktiviteye bu denli ilgi göstermesinden de anlayacağımız gibi tiyatro hatta genel anlamda sanat sadece büyük şehirlerde yapılması gereken bir şey değil; hatta bazı durumlarda Mardin gibi 1500 senelik şehirlerde yapılması daha anlamlı. Organizasyona Devlet Tiyatroları, Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu, Terakki Oyuncuları gibi ülkemizden katılan birçok tiyatro topluluğunun yanında Polonya ve Danimarka’dan da bazı tiyatro toplulukları katıldı. Mardin’de gerek sokakta oynanan gerekse tiyatro salonlarında seyirciyle buluşan birçok oyun Mardinli gençlerin yüzünü güldürdü. Oyunlar genel olarak çocuklara yönelikti. Çeşitli sahne sanatları festivalin bünyesi içersinde icra edildi. Anatolia Sokak Oyuncuları yaptığı sokak tiyatrosunda seyirciyi de oyuna dahil eden çeşitli akrobasi hareketlerini de içinde bulunduran sirki andıran bir gösteri sundu. Aynı şekilde Danimarka’dan gelen grup da yaptığı müzikli sokak tiyatrosunda çeşitli müzik aletlerini kullanarak çocukları eğlendiren bir gösteri sergiledi. Kenter Tiyatrosu ise ”Kraliçe Lear” adlı oyunu oynadı. Başrolünü Yıldız Kenter’in oynadığı oyun gençlere yönelik bir oyundu. Ayrıca ”Karagöz-Hacivat” gibi kukla oyunları da oynandı festivalde. Festivalin bir özelliği de mekan olarak çok çeşitli yerlerin kullanılmasıydı. Mardin’i karış karış kullanan organizasyon gerek bir meydanda gerek tiyatro sahnesinde gerekse tarihi bir mahzende oyunları gençler ve çocuklarla buluşturdu.
Bu kadar güzel giden organizasyonda beni üzen tek şey organizasyonun henüz iki senedir yapılıyor olmasıydı. Bana göre geç kalmıştık, tam 50 sene geç kalmıştık. Bu tip organizasyonlar büyük şehirlerde olduğu gibi buralarda da yapılsa belki de birçok aydın sanatçımız, tiyatro oyuncumuz buralardan da çıkacaktı. Bizi izleyen birçok çocuk oradan mutlu bir şekilde ayrıldı. Belki babaları da onlar yaşındayken bu mutluluğu yaşayabilirdi; ama birtakım ihmaller yüzünden bu gerçekleşmedi. Mardin’e veya herhangi bir doğu şehrine tiyatro ve sanat götürmek için belki geç kalmıştık ama hiç olmamasından daha iyi. İkincisi de olsa Mardin Gençlik ve Çocuk Tiyatroları Festivali umuyorum ki daha uzun seneler yapılacak ve birçok il bu güzel organizasyonu örnek alarak birçok kültürel organizasyon düzenleyecek.
Onur konuğu olarak Yıldız Kenter’in katıldığı festival birçok insana Mardin’de bir kültürün yaşadığını gösterdi. Şehrin bir bölümü Süryani, bir bölümü Kürt, bir bölümü Türk, bir bölümü de Arap asıllı. Ancak gittiğinizde görürsünüz ki hepsi aslında tek bir bütün gibiler. İşte bu yüzden Mardin Türkiye’ye değil de Türkiye Mardin’e benzediğinde belki de her şey daha güzel olacak…