Cumartesi İnsanları

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Zafer Diper

1997 yılı. Ölümsüz Şarkı.. Oyun, Victo Jara’nın yaşamöyküsü süresince Şili, Allende, Pinochet kara darbesi ve genelinde Latin Amerika’yı anlatıyordu.. İnsan Hakları Derneği için oynuyoruz bir gün ve oyun öncesi alışılmamış kısa bir tören var.. Mumlar ve karanfiller içindeki sahneye önce Kürt, sonra Arjantinli anne çıkıyor ve kendi dillerinde konuşma yapıyorlar.. İkisi de çocuklarını arıyor, aradan geçmiş onca zamana karşın.. Ve yalnızca kendi çocukları için değil, ama tüm Faili Meçhul Siyasi Cinayetler, Kayıplar üzerine konuşuyorlar.  

Arjantinli anneler 33 yıl önce başlamışlardı yürüyüşlerine.. Çocukları gözaltı alınmış ve onlardan bir daha haber alamamışlardı. Otuz bin Arjantinli, 1976-1983 arasında hüküm süren askeri faşist cunta rejimi boyunca- yok oldu.. Birçoğunun darbeciler yanınca öldürüldüğü gerçeği çıktı ortaya.  Her perşembe, başlarında çocuklarının adlarının yazılı olduğu eşarplarla ve ellerindeki pankartlarla başkentteki hükümet sarayının bulunduğu meydana çıkan ve o  meydanın adıyla anılan Plaza de Mayo Anneleri’nin istemi: katillerin ve işkencecilerin cezalarını bulmaları..

1980’den bugüne onlarca insan yitik Türkiye’de.. Ve bizde de Cumartesi Anneleri, gözaltında yitirdikleri yakınlarının bulunması için yaklaşık 15 yıldır her cumartesi günü Galatasaray Meydanı’nda oturma eylemi yapar iken.. o da ne, gözlerim yaşarıyor.. TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Zafer Üskül, Cumartesi Annelerini ziyaret ediyor, incelemelerde bulunuyor, mayıs ayında.. İncele canım incele.. Siz de, herhangi biri de; bir gün bir araca bindirilip, bir mahzene indirilip, işkence görüp, öldürülüp, kimsesizler mezarlığına gömülebilir mi acaba?  Bir gün bir anda ortadan toz olabilir, toz edilebilir mi?!.. İyi incelemeci Üskül, gazetecilerin sorularını yanıtlarken, önümüzdeki haftanın ”Dünya Kayıplar Haftası” olarak anılacağını belirterek (ne duyarlık tanrım(!), “Onların acıları yüreklerinde derinde duruyor (başka nerelerinde duracaktı acaba (?) ve bir çare bulamıyorlar (çareyi kimin bulacağını da bir hayli karıştırıyor!),” diyor, “Bu nedenle öfkelerini anlamak mümkün (ne sevecen, ne anlayışlı şeysin sen öyle)” diye ekliyor ucuzundan; somut olguların öfkeyi möfkeyi çoktan aşmış olduğunun bilincine-ayırdına varmazca.. Ama ne yapacak, iş bu.. Siyasal erkçe karşı bir seçenek oluşturulacak; TV’lerde konuşulacak, gazetelere demeçler verilecek; hani damardan girip, derinden derinden ilerleyip, derin devlete toslayana dek…

“Oğlumun yaşadığı inancıyla uyanıyorum. Saatler ilerledikçe inancım azalmaya başlıyor. Öğle üzeri oğlum gene ölüyor. Akşamleyin canlanıyor; yakında geleceğine inanmaya başlıyorum, sofrada ona yer kuruyorum ama o yeni baştan ölüyor, ben de geceleyin umudumu yitirmiş olarak yatıyorum…”  Bir Kayıp Annesi

Aradan geçen zamanda da bir şey değişmedi.. “Anneler”, o bir simge.. Babalar, nineler, dedeler, yakın çevre, sürdürüyor aramalarını; “kim sürdürmez ki?!” diyesim var ya ailelerin dışında başkaca kim-kimler koşuşturuyor sorusu da takıla kalmış usuma..    

İHD İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon’un açıklamasıysa özetle şöyle: “27.05.1995–13.03.1999 tarihleri arasında her Cumartesi günü, İstanbul, Galatasaray Meydanı’ndan kamu vicdanına seslenen Cumartesi Anneleri, Ergenekon davası kapsamında yargılanan bazı isimlerin gözaltında kayıp vakaları ile yakın ilgilerinin olması, Jitem itirafçılarının adres gösterdikleri asit kuyularında, derelerde, çukurlarda kayıp insanlara dair kemiklerin bulunması, resmi ağızlardan itirafların gelmesi  nedeniyle 31 Ocak 2009  Cumartesi günü yeniden Galatasaray Meydanı’nda oturmaya başladılar..  Talepleri; gözaltında kaybedilen evlatlarının, eşlerinin, kardeşlerinin, anne ve babalarının akıbetlerinin  açıklanması, sorumlularının yargılanması.. İnsan hakları temelli gazetecilik-habercilik  anlayışının eksikliğini derinden hissettiğimiz bu günlerde kayıp yakınları seslerini duyurmakta ciddi zorluklar ve önyargılı engellemelerle karşı karşıya kalıyorlar.”

Cumartesi Anneleri, 25 Aralık 2010 cumartesi saat 12.00’de, her zaman olduğu gibi Galatasaray Meydanı’nda 300. kez toplanacaklar.. “Cumartesi günü ne yapacaksınız?”  Ama bu yazı salı günü çıkıyor?.. Çıksın!.. Bundan sonraki cumartesi de var, bir sonraki de var, bir sonraki de.. Bu gidişle, ne korkunçtur ki daha nice: “sonrakiler”… 

Evetbenim.com

 

 

 

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Zafer Diper

Yanıtla