İbsen’in Ölümsüz Eseri
Grieg’in Eşsiz Müziği, İlk Kez Klarnet Korosu Eşliğinde
İLK KEZ ÇOCUKLAR VE GENÇLER İÇİN SAHNEDE
FIRTINALAR – DALGALAR
KIZGIN KUMLAR – DEMİR PARMAKLILAR
CESARET – KORKU
EĞLENCE – COŞKU
YALANLAR – İTİRAFLAR
CİNLER – KRALLAR
AKIL ALMAZ MACERALAR
HEPSİNİN ALTINDA SAKLI TEK BİR SORU
BEN KİMİM?
PEER GYNT
Yazan: Heinric Ibsen
Besteleyen: Edward Grieg
Oyunlu Müzik Projesi: Yaprak Sandalcı
Orkestrasyon: Gürhan Eteke
Yönetmen: Işıl Kasapoğlu
Yönetmen Yardımcısı: Gülin Kılıçay
Dekor ve Kostüm: Karina Cheres
Koreografi: Duygu Güngör
Işık Tasarımı: Cem Yılmazer
Orkestra: İstanbul Klarnet Korosu
Orkestra Şefi: Serdar Yalçın
Oyuncular, Dansçılar ve Koro: Ayla Algan, Tansu Biçer, Özlem Durmaz, Serkan Keskin, Duygu Güngör, Sevi Algan
Koroporte:
Ada Yarar, Anjelik Cebecioğlu, Arzu Yüksel, Asya Cebecioğlu, Asya Dinç, Ayşe Tüzün, Ayşenaz Toptaş, Baran Ertem, Beste Su Bayramoğlu, Canberk Sevinç, Canberk Yüksel, Cansu Çolakoğlu, Cansu Yüksel, Cem Güven, Deniz Pamuk, Deniz Özdil, Deniz Sarısoy, Ece Bozkurt, Elif Tuncay, Elvin Pinçe, Hakan Bayramoğlu, Irmak Ekin Karel, İdil Kafalı, Mahi Su Görgün, Mavisu Kasapoğlu, Mayk Baruh, Muazzez Ağca, Nazlı Uğur Köylüoğlu, Neşe Ergün, Rüzgar Turgay, Seda Taşpınar, Svetlana Yusifova, Tuğba Birincioğlu, Tuna Bayramoğlu, Tunca Ünder, Viket Benzesin, Yunus Bayramoğlu, Zeynep Alkan, Zeynep Özkaya
BEN KİMİM?
Birinin kendisi olması ne demek? Göründüğümüz gibi miyiz? Yoksa kimsenin bilmediği ve bilemeyeceği bir BEN var mı içimizde? İçimizdeki BEN’i ne kadar koruyabiliriz? Doğru her zaman doğru mudur? Bazen birisi için doğru olan başkası için yanlış olamaz mı? Doğru ile eğri matematiğin düşman kardeşleri. İçimizde duymaz mıyız hep onların seslerini? Gelelim bizim hikâyemize…
Öyle bir hikâye ki bizimkisi
kahramanına dar gelmiş dünya sanki.
Norveç’te anayurdunda,
dağlarda Trollerin sarayında,
Fas çöllerinde Bedeviler arasında,
Mısır’da sfenkslerin ardında,
kral olma tutkusuyla,
girmediği kılık, yapmadığı iş kalmasa da
vazgeçmemiş asla benliğinden ayrılmaya.
Rüyalarla masallar,
hayallerle yalanlar,
aslında aralarında ipincecik bir sınır var.
…yaşlı Per Günt ormanda yürürken yerde iri bir soğan görür. Onu eline alır, bakar, kendisini o soğana benzetir. Soğanın her bir yaprağı, hayatının farklı dönemlerindeki Per Günt’tür. Tek tek yaprakları soymaya başlar. En üst yaprak; geyik avında akıl almaz numaralar yapan palavracı Per Günt, bir alttaki yaprak; Norveç’te düğünün orta yerinden gelini kaçıran çılgın Per Günt, bir daha alttaki yaprak; Fas çöllerinde, çalıntı bir atın sırtında, şans eseri bulduğu kral kostümleri içindeki sahte kurtarıcı Per Günt, bir alttakinin altındaki yaprak; Amerika’da akıl almaz işler çeviren, fırsatçı zengin Per Günt. Bu böyle sürüp gider. Per Günt, soyduğu soğan yapraklarının en dibinde bir çekirdek bulmayı, en sonunda hiç değişmemiş, kendi olarak kalmış gerçek bir Per Günt’e ulaşmayı bekler. Ama soğanın çekirdeği yoktur ki! Per Günt eli boş, önünde yere dökülen soğan yapraklarıyla baş başa kalır. O zaman kendine sorar: Ben kimim?