Metin Boran
İstanbul Devlet Tiyatro’ları sezonun en iddialı oyunu “Ölüleri Gömün”le seyircisine merhaba dedi. Geçtiğimiz hafta basın galası yapılan oyunun yazarı, oyun yazarlığının yanı sıra romancı ve film senaristi kimliği ile de tanınan Amerikalı Irwin Shaw.
Shaw’ın yazarlığının ilk yıllarında (1923) kaleme aldığı bilinen “Ölüleri Gömün” ilk defa Amerika’da bir sendika tiyatrosunda 1936 yılında sahnelendi. Savaş olgusunu toplumsal boyutu ve gerçeküstü bir kurgu ile sahneye aktaran oyunun savaş karşıtı tavrı çarpıcı bir biçimde insanlığın yüzüne vuruluyor.
İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun geçtiğimiz sezon Uluslararası Tiyatro Festivali için hazırladığı “Ölüleri Gömün” bu sezon da seyirci ile buluşmaya devam edecek. Deneyimli yönetmen Şakir Gürzumar tarafından sahneye aktarılan oyunun çevirmeni ise kendisi de bir oyun yazarı olan Coşkun Büktel. Sahne tasarımını Behlüldane Tor’un gerçekleştirdiği oyun ışıkları Yakup Çartık’a, kostüm tasarımı ise her zaman farklı yorumlara imza atması ile bilinen Nalan Türkoğlu’ya ait. Dramaturji yorumu ise Selen Korad Birkiye’nin.
Irwin Shaw’ın savaş sırasında öldürülmüş 6 askerin gömülmeyi reddetmesi üzerine gelişen olayları, savaşın bütün acımasızlığını da içine katarak kurguladığı oyun, finans kapitalin ve oligarşik yapının, iktidarı söz konusu olduğu zaman nasıl merhametsiz ve vicdansız davrandığını, bu süreçte faşizan bir anlayışla gerçekleştirilen acımasız uygulamalarını gerçekçi bir dille sorguluyor. Yazarın 2. Dünya Savaşı yıllarının başlangıç evresinde kaleme aldığı “Ölüleri Gömün” gerçekçi diyalogları, cesur tavrı ile savaşın toplumsal ve ekonomik tahribatını, neden sonuç bağlamında sahneye aktarıyor.
Yazarın bu gerçeğini yönetmen Şakir Gürzumar şeffaf ve anlaşılır bir yorumla sahneye aktarıyor. Ancak bu yorum, -baştan söyleyelim- oyuncuların büyük çoğunluluğunun samimiyet ve duygudan yoksun ve yapay oyunculuk örnekleri ile anlaşılmaz ve yer yer de sığ bir gösteriye dönüşüyor. Rejisörün savaş gerçeğini yalın ve gerçeğe yatkın sahneleme girişimi, oyunculardan tavır ve duygu olarak destek görmüyor izlenimi ediniyor izleyici. Çavuş yorumu ile sahnede önemli fotoğraflar oluşturan usta oyuncu Civan Canova akıl ve anlam dolu oyunculuğu ile anlatımın en büyük destekçisi konumunda ancak Canova’nın o sade ve inandırıcı oyunculuğu bile kurtaramıyor anlamın uçuruma gitmesini. Bir de deneyimli oyunculuğu ile sahnede hep göz dolduran Musa Uzunlar, bu oyunda önemli bir figür olan generallerden birini yorumluyor ama nedense performansını kullanmak istemiyor sanki. Enerjisini başka bir projeye saklıyor anlaşılan. Sert, savaş yanlısı tavrı ve savaşın devamından yana çabaları ile önemli bir figür olan Çavuş rolünde izlediğimiz Ömer Hüsnü Turat, yüksek ses, yapay tavırlar ve duygusuz oyunculuk tarzı ile oyunun görsel yorumuna aykırı farklı bir konumda oyunculuk sergiliyor.
Yönetmen Şakir Gürzumar anlatımı görsel tasarım ve oyunculuk üzerine kuruyor, ışık ve efektle de bu anlamı pekiştirme yolunu tercih ediyor ancak metnin düşünsel derinliği, eleştiri ve sorgulama dili yeterince etkili olamıyor. Oysa yönetmenin “tarihsel ve güncel bağlamında savaşın toplumsal tahribatı ve kadınlar ve çocuklar üzerindeki travmasının sonuçları” üzerine kurduğu konsept metnin yönetmen ve dramaturg tarafından akıllıca ve derinliğine çözümlendiğini gösteriyor. Ancak bu anlamın oyuncular tarafından yeterince içselleştirdiğini söylemek zor.
Fakat gösterinin bütün olumsuz yanlarına rağmen, öncelikle İstanbul Devlet Tiyatrosu’nun insanlığın başına bela olmuş savaş olgusunu tüm yönleri ile bir kez daha tartışmaya açan, savaşın sonuçlarına ilişkin toplumsal tahribat ve bireysel travmaların göz önüne serildiği bir oyunu eleştirel bir tutumla sahneye taşıması tiyatro sanatı açısından anlamlıdır. Devlet tiyatroları bu sezon seçtiği oyunlarla insanı, toplumu, doğayı, gerçeği, kültürel değerleri, baskı ve sömürüyü tartışan oyunlarla seyircisine farklı bir gösteri dünyası hazırlıyor, biz de bu oyunların nitelikli ve şenlikli olmasını umut ediyor, başarılar diliyoruz.