Bu söyleşi 09.10.2010 tarihinde Hürriyet Gazetesi kültür-sanat sayfası muhabiri Melike Birgölge tarafından yapılmıştır.
Amerikan sinema ve tiyatro tarihinde komediden dramaya farklı kuşakların oyunculuk anlayışını şekillendiren Spolin Doğaçlama Tekniği’ni Türkiye’de duyurmaya çalışan Ege Maltepe ve Amerikalı oyuncu – yönetmen Jason Hale ile doğaçlama üzerine spontane bir sohbet…
Oscarlı yönetmen Mike Nichols’dan oyun yazarı David Mamet’e, oyuncu Gene Hackman’dan Bill Murray’e Amerikan sinema ve tiyatro tarihinde komediden dramaya farklı kuşakların oyunculuk anlayışını şekillendiren Spolin Doğaçlama Oyunculuk Tekniği’ni Spolin’i, Türkiye’de duyurmak için uğraş ve atölye çalışmaları veren Ege Maltepe ve Amerikalı oyuncu – yönetmen Jason Hale ile doğaçlama üzerine konuştuk.
9 – 15 Ekim 201o tarihlerinde Oya Bale Kursu’nda eğitim, 13 Ekim’ de İstanbul Devlet Konservatuarı öğrencileriyle günlük atölye çalışması ve 15 Ekim’de de Ankara’da workshop çalışması yapacak olan ikiliyi bu yoğun tempolarında buldum ve bir röportaj molası…
Sahneyle ilgisi olanlar, oyuncular, bilenler sizi biliyor. Ama bilmeyenler için kimdir Ege Maltepe ve Jason Hale? Kendinizden biraz bahsetmenizi rica ederek başlayacağım röportajımıza. Spolin’e gelene kadar neler yaptınız?
Jason Hale: Ben Pensilvanya’da çalışan genç bir oyuncuydum. Beraber çalıştığım yönetmen, Gene Hackman’ın hocası George Morrison’ın New York’daki okulunu tavsiye etti bana. Böylece daha 18 yaşındayken New Actors Workshop’un 2 yıllık programına başladım.
Ege Maltepe: Ben Bilkent Üniversitesi Oyunculuk Bölümü mezunuyum. Ardından Fulbright bursu ile New York’a gittim. 2 yıllık yüksek lisans bölümü ararken New Actors Workshop’u buldum. Manhattan’ın göbeğinde çok ilginç bir okula benziyordu. Hakkında fazla araştırma yapmaya vaktim olmadı. Hemen seçmeler için monolog çalışmaya başladım. Başvurumu yolladıktan sonra websitesindeki Mike Nichols’ın o Oscarlı yönetmen Mike Nichols olduğunun farkına vardım. George Morrison Gene Hackman’ın hocasıymış. İşte o zaman çok heyecanlandım.
Amerika’da 1950’lerin sonlarında Viola Spolin ve oğlu Paul Sills tarafından yaratılan Spolin Doğaçlaması birçok sanatçının kariyerine yön vermiş takip ettiğim kadarıyla.
Ege: Paul Sills’in kurduğu ‘Second City’ isimli doğaçlama topluluğu Amerikan komedisine yön veren bir ekole dönüştü. Spolin, çığır açıcı etkisiyle Amerikan sinemasının ve tiyatrosunun yüzünü değiştirecek yönetmen ve oyuncular yetiştirdi. Oscarlı yönetmen Mike Nichols, Spolin Doğaçlaması ile başladığı kariyerini ‘The Graduate, Birdcage, Who’s Afraid of Virginia Woolf, Angels in America’ gibi ödüllü sinema ve televizyon çalışmalarıyla sürdürdü.
Doğaçlamanın büyükannesi olarak tanınan Viola Spolin’in tiyatroda ve oyunculukta açtığı çığır olan Spolin’le sizin tanışmanız nasıl oldu peki?
Ege: İşte websitedeki o iki ismin yani Mike Nichols ve George Morrison’un yanında bir de Paul Sills vardı. Okul başladıktan kısa bir süre sonra Paul’un Viola Spolin in oğlu bu tekniğin de babası olduğunu öğrendim. Mike’ı bile bu işe başlatan oymuş. Spolinle tanışmam Kathy Hendrickson ile yaptığımız doğaçlama dersleriyle oldu. İki yıl boyunca çalıştık ve gösteriler yaptık.
Jason: Spolin oyunları ile lise yıllarında tanışmıştım ama oynadıklarımızın Spolin olduğunu bilmiyordum. Sonra New Actors Workshop da Paul Sills ile 2 yıl boyunca çalıştım. Mezun olduktan sonra da onunla çalışmayı sürdürdüm. 1999’da Paul Sills’in sanat yönetmenliğini yaptığı grupta çalışmaya başladım. Grupta çok iyi doğaçlama oyuncuları vardı. Onlarla uzun süre çalıştım. Aynı zamanda yaklaşık 6 yıl boyunca çok iyi bir hoca ile ‘Metod Oyunculuk’ üzerine çalıştım ve aslında tam da o yıllarda Viola Spolin’in yönteminin bir oyuncu için ne kadar da önemli ve gerekli bir eğitim olduğunu anladım. Daha sonra Spolin’i öğretmeye başladım ve yıllar sonra George Morrison, Ege ile benim mezun olduğumuz okul olan New Actors Workshop’da hocalık yapmamızı istedi.
Spolin’i Türkiye’de duyurmak, yaymak fikrine ve uygulamaya geçiren, buna yönlendiren neler oldu Ege?
Ege: Benim oyuncu olarak çok işime yaradı. Birey olarak da çok etkiledi. 14 yaşındayken Ferhan Şensoy Ortaoyuncular’ın Nöbetçi Tiyatro grubuna en genç oyuncu olarak seçilmiştim. Yani küçük yaştan beri meraklıyım bu işe ve okurum herşeyi. Ve kendi kendime niye daha önce hiç haberim olmadı benim bu işten dedim. Kitabı çevirmeye karar verdim. Daha sonra da bu işin kitabı okuyarak öğrenilemeyeceğini bildiğimden atölye çalışmaları düzenlemeye başladım.
Jason Hale ile bu proje için bir araya gelmeniz nasıl gerçekleşti?
Ege: Jason, New York’taki okulda ‘Duyu Hafızası’ derslerimin hocasıydı. Paul Sills ile uzun yıllar çalıştığını ve Türkiye’ye gidip geldiğini öğrenince beraber çalışmak için konuşmaya başladık.
Ondan oyunculuk ve doğaçlama adına öğrendikleriniz neler peki?
Ege: ‘Duyu Hafızası’ oyunculukta sürekli karşımıza çıkan bir problem üzerine kurulu. Örneğin soğuk bir kış gününde geçen sahneler, sarhoş olduğunuz sahneler, önünüzde seyirci boşluğu ya da kamera yerine bir manzara görmenizi gerektiren sahneler… Bu ve benzeri duyuları ilgilendiren herşey oyunlarda ve senaryolarda hep karşımıza çıkar. Jason ile bu problemleri çözmek için egzersizler üzerine çalıştık. Mezun olduktan sonra da New York’da Spolin Doğaçlaması üzerine çalıştık beraber.
DOĞAÇLAMADA ESAS OLAN, BİLİNMEYENE CESURCA KENDİNİ BIRAKMAK!
Spolin çalışmalarında amaç nedir esas ve önemli olan?
Ege: İngilizce de ‘Selfconscious’ diye bir kelime var, ben onu oyuncunun oynarken bir yandan kendini izlemesi olarak tanımlıyorum. Ve tabii ki bu doğal oyunculuk dediğimiz şeyin düşmanı. Spolin Doğaçlaması da en başta bunu elimine etmek ve organik ve gerçek davranışları ‘Şu an ve burada’ sahneye taşımayı amaçlıyor. Doğaçladığımız zaman, sözlü ya da sözsüz, bir sonraki adımda ne olacağını bilemeyiz, tıpkı gerçek hayat gibi. Sahnede de özellikle psikolojik realizm dediğimiz formda – TV dizileri, filmler, oyunlarda gördüğümüz oyunculuğun, gerçek hayatın aynası olduğumuzu düşünürsek, doğallık ya da gerçek gibi olmak ve şu an burada olmak, o spontanlık hissi önemli.
Jason: ‘Tanıdık olanın sınırlarını dönüştürerek bilinmeyene cesurca kendini bırakmak’ diye açıklıyor Viola Spolin. Yani oyuncunun kendini bir sonraki anda ne olacağını bilmeme durumunda rahat hissedebilmesi çok önemli. Spolin tekniği tek başına bir ya da iki yıllık bir programla çalışılabilir. Ya da Method, Adler ya da Meisner merkezli bir programın destekleyicisi olabilir. Ben ‘Method Oyunculuk’ üzerinde çalıştığım yıllarda Spolin Doğaçlamasının önemini daha da iyi anladım.
Ege: New York’taki okulumuz da Method ile Spolin i bir araya getiren bir programdı. Zamanla sahne dersindeki deneyiminiz doğaçlamaya doğaçlamadaki deneyiminiz sahneye etki etmeye başlıyor. Ve bu bende tarif edilmesi zor bir güven hissi yarattı oyuncu olarak. Bunu bir marangozun alet çantası gibi düşünün. Şimdi benim çantamda birçok alet var farklı durumlar gereklilikler için kullanabileceğim.
SPOLİN’DE HER ŞEY BASİT, DİREKT VE YARGISIZ!
Spolin, hep fiziksel olarak yönlendiriyor oyuncuyu değil mi?
Ege: Aynen… George Morrison’un derslerinde çok üzerinde durduğumuz ‘Farkındalık’ Spolin ile başka bir boyut kazanıyor. Spolin hep fiziksel olarak yönlendirir oyuncuyu. Fiziksel farkındalık temeldir, sonra boşluğun farkındalığı gelir ve bilinçaltınıza adım atarsınız boşlukla.
Jason: Spolin, oyun ve egzersizleri çok temel ve kompleks oyunculuk meselelerine yönelir. Çok basit görünen oyunlar aslında çok temel ve karmaşık problemlere çözüm üretir.
Ege: Bence Spolin’in dehası burada yatıyor zaten, herşeyi o kadar basit, direkt ve yargısız anlatıyor ki…
SİZ BİR ŞEYİ OLDURAMAZSINIZ – SADECE OLMASINA İZİN VEREBİLİRSİNİZ!
Spolin’de, dramadan komediye her türde oyunculuk anlayışını şekillendirme yolunda takip ettikleriniz neler?
Jason: Oyuncu için çalışma yöntemi komedi ve dramada farklı değildir.
Ege: Bence de… Sadece onun komedi diğerinin de drama olduğunu bilirsiniz. Tek başına bu bilgi bilinmeyen bir yerde küçük bir değişiklik yaratır ve bu minik fark tüm atmosferi değiştirebilir. Ama kesinlikle komik ya da dramatik olmaya çalışmazsınız. Sen bir şeyi olduramazsın sadece olmasına izin verebilirsin yani.
Gitar çalıyorsunuz, müzikle iç içesiniz. Bundan yola çıkarak müzik ile oyunculuk arasında doğaçlama bazında ne gibi benzerlikler var?
Jason: Birçok benzerlik var. Caz emprovizasyonunda da aynı prensiplerle bir kolaborasyon söz konusu, birbirine duyarlı olma, uyum sağlama…
SPOLİN, KAFA YAPISINA KARŞI ÇIKIYOR!
Spolin’de öğretme yerine, bireyin oradaki ortamda öğrenmesi esas alınanların başında geliyor. Spolin’de iyi – kötü, doğru – yanlış gibi değerlendirmeler yok. Peki ne var?
Jason: Spolin, iyi – kötü, doğru – yanlış kafa yapısına karşı çıkıyor. Ama tabii ki tüm dünya düzeni bunun üzerine kurulu olduğu için bunu bir anda yok etmek çok zor hatta imkansız. Bu konumda hocaya ya da grup lideri dediğimiz kişiye çok iş düşüyor. Hoca ya da grup lideri diyorum, çünkü Spolin derslerinde hoca konumundaki kişi grubun içinde bir otorite gibi görülmemelidir.
Ege: İngilizcede ‘Fellow player’ diyoruz, ben bunu ‘oyun arkadaşı’ olarak çevirmek istiyorum.
Jason: Grup, hocayı bir oyun arkadaşı olarak görebilmeli ve grup lideri bu tür yargıları ortadan kaldırmak için uğraş vermelidir. Genç oyuncular hemen yargılarını belli ederler. Yaş ilerledikçe oyuncular sessizleşir ve kendi içlerinde yaşarlar bu süreci ki bu grup liderini daha çok zorlar. Çünkü bu yargı koymadan değerlendirme yapabilme alışkanlığını edinmek belli bir zaman alır. Değerlendimelerin ana kıstası oyuncunun kendi deneyimidir. Oyuncular zamanla kendi kendilerini değerlendirmeye başlarlar.
TOPLUM BİZİ ONAYLANMA – ONAYLANMAMA KAYGISIYLA BÜYÜTÜYOR!
O değerlendirmeyle belki de kendilerini daha iyi ifade etmeye başlıyorlardır sanırım. Çünkü hep başkaları tarafından onaylanma kaygısı vardır ya, çoğu kişide.
Ege: Aynen dediğin gibi… Toplum bizi onaylanma – onaylanmama kaygısıyla büyütüyor. Anne babamızdan okullara, okullardan arkadaş çevresine ve iş hayatına daha sonra kendi kuracağımız aile hayatına kadar bizim peşimizi bırakmıyor. Oyuncu olarak olduğu kadar birey olarak da bu onaylanma kaygısı bizi yiyip bitiriyor ve kimliğimizi yok ediyor. Özellikle sanatla uğraşan birinin bu kaygıdan kurtulabilmesi çok önemli. Hele ki işini yaparken. Spolin çalışmalarında oyuncu belli bir süre sonra kendi performansının analizini yapmaya başlar. Bu analiz yargılar değil gözlemler üzerine kuruludur.
Gözlemlediğim kadarıyla Spolin bir metod değil insanı geliştirmeye yönelik. Yanılıyor muyum?
Jason: Viola Spolin’in tekniği oyunculuk eğitimi için yaratıldı. Buna teknik ya da metod dememizin nedeni sadece bir şekilde açıklamaya ihtiyacımız olduğu için aslında. Biz Paul Sills ile bu konuda çok tartışırdık. En son geldiğimiz nokta bunun aslında bir sistem olduğu. Çünkü teknik dediğimiz şeyin içinde bir doğru ve yanlış vardır. Ama sistem temel bir metodoloji yani izlenmesi gereken bir yol sunar. Oyuncuları düşünülerek yaratılmış olan bu yöntem birçok konuda ve alanda kullanıldı. Doğaçlama performanslarındaki oyunlarda, yönetmenlerin oyuncularla yaptıkları çalışmalarda, yazarlar için düzenlenen atölyelerde, drama terapisinde… Geçtiğimiz yıllarda Spolin eğitimi Kaliforniya’da öğretmenlik sertifikası alabilmek için zorunlu hale geldi.
Doğaçlama ile ilgili doğru bilinen yanlışlar nelerdir peki?
Ege: Doğaçlama sadece sözlü olarak yapılan bir sanat formu değildir. Sözlü olan doğaçlama da kafandan birseyler uydurmak değildir ve doğaçlama kesinlike komiklik yapmak değildir. Gidip bir yerde izlemekle, bir tane atölye çalışmasına katılmakla, alıp bir kitabı okumakla çözülecek bir iş de değildir bu. Doğaçlama birçok disiplinde var olan bir sanat formu. Ve her sanat formunda olduğu gibi bunu da gerçekten öğrenmek ve uygulayabilmek için uzun yıllar üzerinde çalışmak, denemek, kafa yormak gerek.
HAYATIMIZI PARA YÖNETİYOR AMA SANATTA ASLOLAN SÜREÇTİR!
Oysa insanlar, hele de ülkemizde, bir konu üzerinde uzun yıllar çalışmaktan, ilgilenmekten çok, sonuçların konuşulduğu ve önemsendiği bir düzenin peşinde.
Ege: Çok doğru dedin. Bir oyun izliyoruz. İyi mi kötü mü onu konuşuyoruz. Sen kaç projede yer aldın, ben kaçında diyerek niceliklerden bahsediyoruz hep.
Neden böyle peki?
Ege: Bu çok normal. Çünkü hayatımızı para yönetiyor ve para da bir takım sayılardan ibaret. Fakat sanatta aslolan süreçtir. Picasso’nun Guernica tablosunun altında 1937 yazdığından onu o yılda yaptı zannediyoruz. Ama skeçlerinin de yer aldığı bir sergi açıldığında Guernica’daki boğayı yıllarca çizdiğini, farklı şekillerde denediğini görüyoruz. Yani İspanyol iç savaşına tepki olarak yapılmış olan Guernica bile upuzun bir sürecin sonucu. Doğaçlama ile ilgilenenler de yaptıkları çalışmaları uzun bir sürecin parçası olarak görebilmeliler.
Jason: 1900’lerin başında doğaçlama müzik başta olmak üzere birçok alanı etkiledi. Viola da bu dönemin akımı ile uyum içindeydi. Bugün yaygın olan doğaçlama komedi gösterileri bu süreçten almıyor köklerini. Daha çok stand-up komedi unsurlarından yararlanıyor. Her ne kadar bu işin büyükannesi Viola Spolin olsa da daha sonra gelenler Spolin’in ürettiklerini farklı yerlere götürmüşler. Doğaçlama komedilerde doğaçlama sanatı yozlaştırılarak kullanılıyor.
DUYGULAR İÇİMİZDE YAŞAYAN VAHŞİ BİR HAYVANDIR VE HEP DIŞARI ÇIKIP OYNAMAK İSTER!
Duygular, doğaçlamada ne kadar etkindir? Ya da şöyle sorarsak doğaçlama duyguları sınırları içerisine alır mı zaman zaman?
Jason: Evet alır. Viola’nın, Stanislavski’den en büyük farkı hafıza ya da bellekten yola çıkmıyor olması. Fakat bazı egzersizler, psikolojik olarak derinlere götürebilir oyuncuyu ve bu da hiç beklenmedik duyguların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Fakat her ne kadar bellekten yola çıkılmıyor desek de egzersizlerde bellekten parçalar kullanırız.
Ege: Açıklamak gerekirse, spesifik bir anıya gitmezsiniz Spolin’de. Ama oyuncu olarak kullandığınız herşey zaten belleğinizin anılardan, gördüklerinden, duyduklarından toparladığı minik parçalardan oluşur. Italya’da Grotowski’nin metodunu devam ettiren Thomas Richards ve Mario Biagini geçtiğimiz baharda New York’a geldiler. Bir çalışmada Mario duygulardan şöyle bahsetti, ‘Duygular içimizde yaşayan vahşi bir hayvandır ve hep dışarı çıkıp oynamak ister. Ama biz onu zorla bizimle oynamak için rahatsız edersek ya inlerine çekilir ya da vahşileşip bizi tırmalar. Fakat biz onu bir kenara bırakıp, fiziksel olarak yapmamız gereken iş neyse onu yapmaya devam edersek, o da belli bir süre sonra dışarı çıkıp bizle oynar’. Spolin le Grotowski bu konuda benzer düşünüyorlarmış sanırım. Spolin duygular ile ilgili yönlendirmeleri de hep fizikseldir. Çünkü entelektüel ve duygusal boyutundan evvel bizim yaptığımız iş fiziksel bir iş.
Gitar çalan ve doğaçlama dersi veren bir oyuncu ‘Benim metodum, metodumun olmayışıdır!’ der. Bu sözler size ne düşündürüyor?
Jason: Katılıyorum. Metodoloji diye tanımlasam da bu iş aslında metod merkezli değildir. Paul (Sills) teknik ya da metod diye bir şeyin aslında olmadığını savunurdu.
Ege: Besteci Stravinsky döneminin en iyi piyanistlerindenmiş ve mükemmel çalış tekniği ile ünlüymüş ve herkes tekniği hakkında sorular sorduğunda ‘Burnum burnumsa tekniğim de tekniğimdir’ dermiş.
Doğaçlarken farkına varmadan Aristoteles’in Mimexis dediği kavramından ne denli uzaklaşıyoruz ya da yakınlaşıyoruz?
Jason: Doğayı taklit ettiğimizi düşünmüyorum. Doğayı idrak ediyoruz ve onun içine giriyoruz. Doğal ve canlı olana yanıt veriyoruz. İzleyici tarafından normal insanların yürümesi konuşması olarak görülmeliyiz sahnedeyken. Birşeyi taklit eden oyuncular gibi değil. Doğaçlama çoğu zaman günlük hayatın enerjisi yüksek ya da abartılı anlarını bize getirir, bu oyuncuları dramatik durumlara ve hikaye yaratmaya götürebilir.
AMAÇ KENDİNİ YARGILAMADAN GÖZLEMLEYEBİLMEK!
Doğaçlayarak sahnede var olabilmek için farkındalık şart mıdır yoksa kendimizi kaybetmemiz esas mıdır?
Ege: Sanırım önce farkındalık ne demek ondan biraz bahsetmeliyiz. Farkındalıkla daha önce bahsettiğimiz kendini dışardan izleme durumu arasında büyük fark var. Farkındalık kişinin bedeninin, nefesinin, duygu dünyasındaki sürekli değişimin farkında olmasıdır. Amaç kendini yargılamadan gözlemleyebilmek.
Oyuncular için olmazsa olmaz bir araç bu.
Ege: Aynen öyle. Çünkü biz her akşam çıkıp aynı mizanseni oynamalıyız ve bunun için hiç biri değilse hareket farkındalığına ihtiyacımız var. George Morrison başka karakterlerin duygu dünyalarını anlayabilmek ve onları oynayabilmek ya da onlar olabilmek için önce kendi duygu dünyamızı çözmemiz gerektiğinden bahsederdi. Bunun ilk adımı duygusal farkındalık. Mesela şu an heyecanlı hissediyorum, kalbim normalden hızlı atıyor ve bunun farkındayım.
Jason: Farkındalık herşeydir. Farkındalık sayesinde oyuncu oyun arkadaşlarını gördüğü, duyduğu, şu an burada olabildiği duyuların dünyasına dalabilir. Canlı olana yanıt verebilmek için uyanık olmalısınız ve olup bitenin farkında olmalısınız. Oyuncu böyle bir ruh halindeyken oynamaya hazırdır.
Ege: Spolin, oyunları oyuncunun çevresine kinetik ve sezgisel olarak duyarlı olmasını sağlar. Bunu kendini kaybetmekten çok kendini o anda çevrende olup bitene bırakmak olarak tanımlayabilirim.
Sahnede spontan olmak doğaçlamak ise bir klasik eser oynandığında kalıplardan çıkarak, yazara ve kelimelere ihanet etmeden ne denli doğaçlayabiliriz peki?
Ege: Dediğimiz gibi doğaçlama sadece sözlü olarak yapılan birşey değil. Doğaçlama her an değişen dünyaya açık olduğumuz bir ruh hali, bir hazır olma durumu.
Jason: İkimizin de hocası olan Mike Nichols ‘Sizin işiniz, her repliği her akşam ilk defa söylüyormuş gibi söylemektir’ der. Oyuncu olarak üçüncü provadan sonra ne diyeceğimizi biliyoruz. Asıl peşinde olduğumuz o spontanlık halini koruyabilmek ve her an yeni bir buluşa hazır olabilmek.
Ege: Mike aynı zamanda ‘Eğer işinizin durup replikleri söylemek olduğunu düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz. Bunu teşrifatçı da yapabilir’ der.
Atölye çalışmalarınıza katılanlar eğitim sonunda kendilerinde gördükleri farkı nasıl cümlelerle dile getiriyorlar?
Jason: Özel seanslarda benimle çalışan birçok profesyonel oyuncu ‘Bu iş ile daha evvelden tanışmış olmayı çok isterdim’ dedi. Spolin’in onların hayatlarını değiştirdiğini söyleyenler bile oldu. Performanslarını etkilediğini söylediler. Öğrenciler genelde gayet karmaşık oyunculuk problemlerini ne kadar da basit egzersizlerle çözebildiklerine şaşırıyorlar. Oyunculuğun oyun oynamakla birleştirilmesi genel olarak herkese bunun ne kadar neşeli bir iş olduğunu hatırlatıyor.
SPOLİN’DE STAR SİSTEMİ HİÇ İŞLEMİYOR!
Diğer oyunculuk teknikleri ile kıyaslarsak… Spolin’in, star sisteminin hiç işlemediği bir ortam olması…
Jason: Aynen dediğiniz gibi… Ve böyle olması star sisteminin hiç işlemediği bir ortam, insanları şaşırtıyor. Spolin yeteneği kişinin deneyimleme kapasitesi olarak açıklıyor. Bazılarının kapasitesi daha yüksek oluyor ama çalışma boyunca herkesin kapasitesinin genişlediğini gözlemliyoruz.
Ege: Benim burada düzenlediğim çalışmalara profesyonel oyuncular da katıldı, oyunculuk öğrencileri de oyunculukla hiç ilgisi olmayanlar da. Tabii ki her grubun karakterine göre çalışmanın ruhu değişiyor. Ama özellikle de değerlendirme oyuncunun deneyimi ekseninde olduğu için herkes kendi hayatı ve kariyeri için farklı noktalardan etkileniyor. Fakat genel tepki çalışmaların tahmin ettiklerinden çok daha neşeli, rahat ve güvenli bir ortamda geçtiği yönünde. Spolin benim de oyuncu olarak hayatımı değiştirdi diyebilirim.
SAKIN KOMİKLİK YAPMAYA ÇALIŞIRKEN YAKALANMAYIN!
Doğaçlama daha çok komedi sanatında yararlı oluyor diye biliyor çoğu kişi. Bu konuda neler söyleyeceksiniz?
Jason: Bu yanlış bir bilgidir. Paul Sills komik olmaya çalıştığınızda bunu hemen anlar ve tam anlamıyla üzerinize saldırırdı. Mike Nichols hep ‘sakın komiklik yapmaya çalışırken yakalanmayın’ der.
Ege: Mike ‘Birdcage’ gibi çok başarılı komedi filmleriyle tanınır. Yönetmenliğe başlamadan önce Paul Sills sayesinde Spolin doğaçlaması ile kariyerine başlamış. Ardından Elaine May ile beraber doğaçlamadan yola çıkan TV showları ‘Mike and Elaine’ ile ünlü olmuş. Biz onu Oscar’lı bir yönetmen olarak tanıyoruz. Ama Amerika’da ilk olarak komedyen olarak tanınmış.
Oyuncuların ya da insanların, farkındalıklarının, içlerindeki bu potansiyelin farkına varması için neler yapmaları gerek?
Jason: Spolin-ist’in düzenlediği çalışmalara katılmalılar. Ya da New York’a gelip dersler alabilirler. Viola Spolin şu anda Ege’nin çevirisini yaptığı ‘Improvisation For The Theater’ kitabını yazdı ama bu konuda çalışmamış biri o kitabı alıp okuduğunda pek bir şey anlamayacaktır. Bu konuda belli bir süre çalıştıktan sonra yazılanları anlamak mümkün ancak.
Spolin’in çalışması sadece tiyatroda değil diğer alanlarda da… Spolin’in eğitim, psikoloji, dilbilim, akıl sağlığı ve sosyal reform alana katkıları ne şekilde olmuştur?
Jason: İşin içine farkındalık, sezgi gibi konular girdiği için Spolin birçok disipline fayda sağlayabiliyor. Fakat dediğimiz gibi Viola bu metodu oyuncuları düşünerek oluşturmuş. Yazarlık workshoplarında da kullanılıyor Spolin; drama terapisinde de, sezgisel eğitimde de…
Doğaçlama atölye çalışmalarınızda, katılanlarla ya da performanslarıyla alakalı şaşırtıcı ya da enteresan şeylerle karşılaşıyor musunuz? Nelerle mesela?
Jason: Öğrencilerin Spolin oyunları ile tanıştıktan sonraki ruh halleri çok enteresan.
Ege: Herkes çok keyif alıp rahatlıyor. Zamanla bu rahatlık kendine güvene dönüşüyor.
Jason: Bilinmeyenle tanıştıktan sonraki kendilerine artan güvenlerini gözlemek de çok ilginç.
Amerika’daki ve Türkiye’deki oyunculuğu kıyaslayın demeyeceğim tabii ki ama en bariz farklar neler?
Ege: Bizde hâlâ aktörlük yapmak yaygın. Kendi sesleri yerine yapay teatral bir ses tonuyla konuşan oyunculara rastlıyorsunuz sıkça. Amerika’da, en azından New York’da benim çevremde buna pek rastlamadım ben. Tabii Amerikan Tiyatrosu’ndan çok Amerikan sinemasından söz edilir. Dolayısıyla Amerikan oyunculuğu da daha çok sinemaya ve televizyona adam yetiştiriyor diyebiliriz. Bu alanlar da, aktörlük dediğim, benim için kötü oyunculuk olan şeyi hiç kaldırmıyor. Bunun dışında biz Türkler hemen dokunuruz birbirimize. Amerikalılar için fiziksel temas o kadar erken gelen bir şey değil. Bu oyuncu olarak tercihlerine de yansıyor tabii.
Yakın zamanda yapacaklarınız arasında neler var?
Jason: Geçtiğimiz sezon bir müzikal yönettim. Şimdi onu Off – Broadway’e taşıyacağız. Eşim Türk olduğundan buraya gidip gelmeyi planlıyoruz ara sıra. Ege ve Spolin-ist ile yeni çalışmalar planlıyoruz.
Ege: Mart ayında bir Off – Broadway prodüksiyonunda başrole hazırlanıyorum. Dünya için küçük benim için büyük bir adım anlayacağınız. Daha evvel Betty Davis’in filmini yaptığı ‘Mektup’ isimli bir oyun. Onun dışında kendi yazdığım bir oyunu sahnelemek için çalışmalara başlayacağım New York’a döner dönmez. Ve tabii Spolin-ist’in çalışmalarını düzenliyorum. ‘Improvisation For The Theater’ isimli kitabı basıma hazırlıyoruz. Yakın zamanda Türk tiyatrocularla buluşacak.
Spolin-ist’e ulaşmak isteyenler…
Ege: Bir sonraki çalışmalarımız için bilgi almak ve bizim iletişim listemizde bulunmak isteyenler www.spolinist.com ve spolinist@gmail.com dan bize ulaşabilirler.