“Bütün insanlar oyuncudurlar (rol yaparlar/eylerler) ve seyircidirler (gözlerler).”(*)
Paulo Freire’nin “Ezilenlerin Pedagojisi”nden etkilenerek “Ezilenlerin Tiyatrosu”nu geliştiren Brezilyalı tiyatro insanı Augusto Boal, kendi tiyatrosunun işte bu yüzden “kelimenin en arkaik anlamıyla tiyatro” olduğunda ısrar eder.
Mayıs ayının sonlarından beridir bir kamyona atlayıp ülkenin dört bir yanını dolaşan bir ekip, 5 yılda 5 milyon kişiyi doğal afetlere karşı eğitme amacıyla başlatılan “Hayata Devam Türkiye” projesi kapsamında birçok eğitim materyalinin yanı sıra Boal’in ortaya koyduğu “Forum Tiyatrosu” biçiminden de yararlanıyor.
Çağdaş zamanların en büyük tiyatro kuramcıları ve yönetmenlerinden biri olarak görülen Boal’in tiyatrosunu, tarihin neredeyse başlangıcına, insanın hem eyleyen/oyuncu hem de seyirci olduğu o arkaik köklere bağlaması ilginç gelebilir. Ama onun forum tiyatrosu seyircileri seyirci olmaktan çıkarıp aktif katılımcılar hâline getirme çabasıyla tiyatro tarihinin aslında her iki ucunda birden durur: Herkesin ortak eylemin (yahut dilerseniz, oyunun) bir parçası olduğu ve kimsenin seyirci olmadığı ritüelistik uçla seyircinin seyirci, oyuncunun oyuncu olduğu bugünkü dönem.
Denilebilir ki, Bertolt Brecht’in “Epik-Diyalektik Tiyatrosu” seyirci ve oyuncu arasında tarihin belli bir anında inşa edilmiş duvarı yıkmaya yönelik sıkı bir darbe teşkil etmiştir. Yine de asıl olarak teatral mekânlarda var olur Brecht tiyatrosu. Sahnede oynananın bir oyun olduğu sık sık hatırlatılırsa da eylem hemen her zaman sahnededir. Brechtyen yönetmenlerin bütün çabalarına rağmen seyircinin aktif katılımı gerçekleşememiştir. Hele de Aristotelesçi tiyatro ile birlikte düşünüldüğünde tiyatro dünyasında seyirci ve oyuncu arasındaki duvarın hâlâ dimdik ayakta olduğu görülür.
Boal ise aksiyonu neredeyse bütünüyle sahneden alaşağı ederek Brecht’in darbesine bir omuz verir. Ona göre geleneksel tiyatro baskıcıdır, çünkü genelde seyirciler kendilerini ifade etme şansı bulmaz. O ise oyuncuları seyirci-oyuncu hâline getirmek ister. Sahnelere nadiren çıkar, sokaklarda, okullarda, fabrikalarda, mahallelerde dolaşır. Onun forum tiyatrosunda profesyonel oyuncular eylemi bir yere kadar canlandırdıktan sonra yerlerini seyirciden kişilere bırakarak onlardan kendi sorunları üzerine düşünmelerini ister. Öyle ki 1992’de tiyatrosunun desteğiyle Rio Belediye Meclisi üyesi olduğunda, sokaklarda şehir halkıyla tartışarak bir dizi yasa önerisi formüle etmiştir. Bu girişim daha sonra onun “Yasama Tiyatrosu” adını verdiği alt türe dönüşecektir.
Boal öncelikle politik bir sanatçıdır. Sanatı sahnelerde rol yapan bir dizi eğitimli insanın ellerinden alıp onları da içeren ama çok daha geniş olan halk kitlelerinin eline verme girişiminin kendisi politiktir zaten. Ama gerek Brezilya’daki cunta tarafından işkence edildikten sonra gittiği sürgünde gerekse sürgün dönüşünde forum tiyatrosunu politik konularda aktif bir şekilde, kimi zaman da ilerici merkezi ve yerel hükümetlerin verdiği görevler doğrultusunda uygulamıştır.
Bugün forum tiyatrosu artık prestijli ve pragmatik bir janr hâline gelmiş durumda. Dünyanın her köşesinde kimi zaman para karşılığında kimi zaman amme hizmeti olarak forum tiyatrosu uygulamaları yapılıyor. Bunların Boal’in niyetine ne ölçüde tekabül ettiği elbette tartışma konusu, ancak bu uygulamalardan başta bahsettiğimiz bir tanesi 50’yi aşkın performansla kendi rekorunu kıra kıra yoluna devam ediyor.
AKUT ve bir sigorta şirketi, “Hayata Devam Türkiye” projesi kapsamında “Afet Eğitim Tırı” ve Türkiye’nin ilk üç boyutlu “G-Force Deprem Simülatörü”yle birlikte il il gezerken “Gülana’nın Heyheyleri” adlı forum tiyatrosunu da sergiliyor. AKUT Yönetim Kurulu Başkanı Nasuh Mahruki, “Simülatör ve tiyatro gösterilerine ilgi yüksek,” diyor. Simülatörün 7.4 şiddetinde bir depremi hissettirecek güçte olduğu düşünülürse tiyatronun da gücünü küçümsememek gerektiği anlaşılıyor.
Yazım ve kotarılma aşamasında Ankara Üniversitesi Tiyatro Bölümü öğretim üyelerinden Süreyya Karacabey ve A. Kadir Çevik’in destekleri alınan bu proje şimdi oyuncu Mehmet Çardak ve ekibinin ellerinde il il geziyor. Oyun bir emekçi ailesinin akşam sohbetinden ibaret aslında. Projenin teması günlük yaşam ve maişet derdi konularında, diyaloglarının sahiciliğiyle dikkat çeken bir aile sohbetinin içine yerleştirilmiş. Projenin konusu ise aşağı yukarı Kanuni’nin “Anladım gereksizmiş fazlaca tedbir eylemek / Kimsenin kârı değildir kaderi değiştirmek.” beytine bir tekzip niteliğinde. Önlem almanın ne denli önemli, gerekli ve kolay olduğu vurgusu, evin en “cahil” olması beklenen en yaşlı bireyinden geliyor.
Sanat ve eğitim ilişkisi öteden beridir tartışılır. Uzun süre sanat ancak eğitime faydalıysa muteber kabul edildi. Şimdiyse eğitime faydalı olan şeyi sanat kabul etmeme eğilimi daha baskın. Ne var ki sanat, bütün kendine özgülükleriyle birlikte, bir iletişim ortamı ve eğitim her şeyden önce bir iletişim meselesi. Dolayısıyla gerek sınıf bilincinin gerek deprem bilincinin veyahut başka bilinçlerin kazandırılması noktasında sanatın bir araç olarak kullanılması, biz ne dersek diyelim, hep bir olgu olarak kalmaya devam edecek.
5 yıl içinde 50 il ve 150 ilçede gerçekleştirilmesi planlanan “Hayata Devam Türkiye” projesi, forum tiyatrosuyla birlikte Temmuz’un ikinci haftasında Ankara’da olacak. Gösterimler 11-13 Temmuz tarihlerinde sırasıyla Ankamall AVM, Etimesgut Atatürk Meydanı ve Sincan Lale Meydanı’nda.
(*) Batı dillerinde her iki fiil de “aktör” sözcüğünün de kökeni olan “act” ile ifade edilir.