Volonte ile Gezmiş

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yazar, tiyatrocu Mürsel Yaylalı, bir önceki yazıma yorum eklemiş. Giordano Bruno’ya değinmiş, kıyımlardan pay alanlar içerisinde.. Neleri çağrıştırmıyor ki bu ad, gene.. Bu öykücüğün de nedeni aynı, benzerleriyle; bu oyunda da, tiyatro denileni aşmış, çekilesi başımıza gelenler şöyle özetle:

Avrupa yakasında oynayacağız, salon malon hak getire bir bölgede. Oyunu örgütleyen arkadaşlar başvuruda bulunmak üzere ki Emniyet’e, “Aman durun!” diyorum; “yok öyle izin mizin falan isteme..” Neyse, kimselere duyurmadan, biz bize, ama tıklım tıkış üç yüz elli izleyiciye oynuyoruz o düğün salonu bozması yerde… Gel zaman git zaman, bir gün tiyatroya (Muammer Karaca ) birisi geliyor.. Benimle konuşmak istiyormuş.  “Kim?” diyorum. Beni çağırmaya gelen kişi, “Sormadım.. Neyin nesi kimin fesi bilemem!” diyor.. Soyunma odasından çıkıyor, konuğumla görüşmeye gidiyorum.. Gençten biri, gişenin yanındaki panoya asılı oyunla ilgili yazıları dikkatle okuyor. ”Buyrun?” Selamsız sabahsız, küfürümsü duyumsadığım vurgulamasıyla “Sen,” diyor, “yakın bir geçmişte bizim orada oyun sergilemişsin.” Zıpır mı zıpır, uçuk giyimli, boyu bosu, görünümüyle Red Kit’in bir başkaca hallisi ki inan olsun bin tanık gerek bulmaya-bilmeye, hani polisin “sivil”i demeye.. Gözüm bu gence takılakalmış şaşkıncayım: “Aa, evet..” diyorum.. “Amirim senle bir görüşmek istiyor!” diyor gene pek incelikli titremle (!).. Telefonu açıyoruz Müdüriyetten. Amiri, “Yahu kardeşim, burada izinsiz tiyatro gösterisi yapmışınız!” diye girişiveriyor sertçe.. “Yok efendim, hem zaten bakın, yasalar gereği..” kem küm anlatmaya çalışırken, “Bir de bir şeyler seyrettirmişsiniz halka!?” diye kesiveriyor sözümü.

Oyundaki gösterimdeki kurgudan usuma ilk takılan Montaldo’nun yönettiği Giordano Bruno filminden alıntıladıklarımız oluyor, en sert kareler onlar çünkü.. “A evet, oyun içinde kısacık bir şeydi, yani..” Yuvarlayıp duruyorum, n’apayım.. Sanki karşımdaki çocuk da onun anlayacağı bir saflıkla konuşuyor gibiyim, oysa konuyu saptırmaya- başka yönlere çekmeye çalışıyorum sürekli, kandırmalı.. Karşıdaki takılmıyor bu çocuksu biçeme: “Konusu neydi peki, bir anlatıver?” Eyvah, ne yanıt vereceğim şimdi.. “Giordano Bruno, filozof, rahip, gökbilimci.. Rönesans felsefesini biçimlendiren filozofların en önemlilerinden biri, şair..” Hadi dedim bu kadarını, ya gerisi: “Aristotelesçi evren görüşünden ilk ayrılanlar arasında yer alan İtalyan filozof, Kopernik’in tezini savundu. Evrenin sonsuz ve eş dağılımlı olduğunu ve evrende, dünyadan başka birçok gezegenin bulunduğunu söyledi. Bu aykırı görüşleri nedeniyle, Tanrıya karşı geldiği savıyla yoğun işkence gördü ve  sözlerinden geri dönmediği için Roma Katolik Kilisesi’nin Engizisyon mahkemesinde yargılanıp sapkın ilan edildi ve 17 Şubat 1600 yılında Roma’da diri diri yakıldı..” demiyorum, hayır bunları diyemiyorum; “konusu şey.. konusu.. acıklı amirim!” diyerek, bir Yeşilçam filmi gözüyle baksın da olaya, öylesine imgelesin istemiyle yazıyorum da yazıyorum: “Filmdekiler Türkiye’de geçmiyor.. İtalya.. hem yıl 1600.. Hıristiyanlar, yani bizden değiller.. sonra..” “Yahu ne geveleyip duruyorsun sen.. Ne kilisesi şusu busu.. Sus bi, dinle.. Sen orada, Deniz Gezmişleri  göstermişsin, bana onun cevabını ver!!” Bende kopuyor film; çünkü filmde Deniz Gezmiş sandıkları kişi, Gian Maria Volonte; İtalyan Komünist Partisi üyesi, tiyatrocu, siyasal sinemanın önemli kimliklerinden biri; o oynuyor Bruno’yu.. Bak sen şimdi.. Yanlış giz toplama (istihbarat) desem değil, çünkü gösterdiğimiz bölümde Bruno yakılıyor; e Avrupa, e kilise; ayrıca hani yani, Deniz Gezmiş’in o yıllarda İtalyalarda işi ne (?).. Oyunu izleyip de, yazanağı (rapor) tutan benzetmiş desem, o da  değil; birbirlerini anımsatacak fiziksel yanları yok Volonte ile Gezmiş’in; koy yan yana, ikisi de başka resim.. Gülsem mi ağlasam mı bu bilmezliğe.. derken.. ama dur bakayım, yoo.. biliyorsun sen işin sonunu: ikisi de idam! Ha “o”, ha “o”.. Ha odunla yakmışsın, ha iple asmışsın.. Evet yav, ispiyonlayan karıştırmamış bir şeyleri pek çokça öyle..

Sonuçtan çıkmış düşmüş yola, Volonte ve Gezmiş ile, el ele…

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Zafer Diper

Yanıtla