Leman Yılmaz
3 ve 4 Haziran tarihlerinde 17. Uluslararası İstanbul Tiyatro Festivali çerçevesinde gerçekleşen «Sutra», Shaolin Tapınağı’ndan 17 rahiple Belçikalı koreograf Sidi Larbi Cherkoui’nin, duygusallıkla fiziksel performansı, doğallıkla kurguyu içiçe geçiren bir gösterisi. Shaolin geleneğinin felsefesini sahneye taşıyan gösterinin hazırlık aşamalarında Sidi Larbi birkaç ayını Shaolin Tapınağı’nda rahiplerle çalışarak geçirdi, onların yaşamına yakından tanık oldu, Shaolin felsefesi ile kung fu arasındaki bağlantıları ortaya çıkarmaya çalıştı. Bu sürecin sonunda rahiplerin doğal hareket dizgelerini sahne dili ile örgüleyen bir gösteri oluşturdu. Antony Gormley tarafından hazırlanan sahne tasarımı ise 21 tahta kutuyla rahiplerin farklı ortamlar içinde yaşadıkları karşılaşmaları sahne üzerinde daha da çarpıcı kıldı.
Sutra’da sahneye çıkan ve yaşları 10 ile 26 arasında değişen rahipler Çin’in Henan bölgesinde yer alan Dengfeng kentinde bulunan Shaolin Tapınağı’nın rahipleri. Tapınak 495 yılında Hindistan kökenli rahipler tarafından kurulmuş. 1983 yılında da Meclis tarafından Shaolin Tapınağı en önemli Budist Tapınağı olarak tanınmış. Rahipler burada Budist ilkelerine bağlı olarak yetişirken aynı zamanda kung fu, tai chi ve dövüş sanatları da onların günlük eğitimlerinin en önemli parçasını oluşturuyor. Bölgede aynı zamanda dövüş sanatları eğitimi veren ve Shaolin adını taşıyan çok sayıda okul da bulunuyor. Sutra’da sahneye çıkan dansçıların hepsi bu Budist Tapınağı’nın rahipleri.
Gösteriye adını veren Sutra kelimesi Pali dilindeki sutta’dan geliyor. Genel anlamıyla kurallar ve aforizmalar demek.
Belçikalı koreograf Sidi Larbi Cherkaoui ilk sahne çalışmalarını Belçika’da kurulan ve bir tür sanatçılar insiyatifi olarak tanımlanan «Les Ballets C. de la B.» ile gerçekleştirdi. «Rien de rien» adlı koreografisinde sahneyi şarkıcı/dansçı Damien Jalet ile paylaşan Cherkoui bu çalışmasında ilk kez geleneksel İtalyan ezgilerini tanıma fırsatı buldur. Bu işbirliği Sidi Larbi’nin gelecekte oluşturacağı projeler üzerinde önemli bir etki yaratmıştır. 2003 yılında Les Ballets C. de la B. için sahnelediği Foi’da, canlı müzik ile (14. Yüzyıl ortaçağ müziği ve geleneksel halk şarkıları) modern dans ve tiyatro formlarını bir araya getirdi. 2004 yılında bu kez Avignon Festivali için «Tempus Fugit» adlı gösterisini hazırladı. Rien de Rien’de hareket dilinde kültürel farklılıkları ortaya çıkarmayı hedeflerken Foi’da inancı sorguladı. Tempus Fugit’de ise amacı zamanın soyutluğuydu ve “zamanınızı kontrol edebiliyor musunuz?” sorusuna cevap aradı.
Çalışmalarında ortaya koyduğu arayışlarla ve farklı yaklaşımlarla çok sayıda ödülün de sahibi olan Sidi Larbi Cherkoui son yılların en önemli koreograflarından biri olarak görülüyor. Geçtiğimiz Şubat ayında İstanbul’a gelerek yeni projesi Babel için bu topraklarda yaşayan farklı kültürlerin müzikleri üzerine bir araştırma yaptı. Okay Temiz’den, Selim Sesler’e, Yarkın Ritm Grubu’na kadar çok sayıda müzisyenle tanıştı, görüştü. Geçtiğimiz Nisan ayında sahneye koyduğu Babel’de Fahrettin Yarkın danışmanlık yaptı ve grubun müzisyenleriyle projeyi sahneye taşıdı.
Sidi Larbi koreograf olarak “bireyleri ve onların farklılıklarını” ortaya çıkaran artistik formlarla ilgilenmez. Onun için önemli olan “bireyler arasındaki ilişki”dir. Bir söyleşisinde bu tercihini şöyle açıklar: “İlginç olan sen ya da ben değiliz, ilginç olan aramızda yaşanandır. İki kişi olduğumuz için kelimeler oluşur.”
Faslı bir babanın, Belçikalı bir annenin oğlu olarak dünyaya gelen Sidi Larbi Cherkaoui çocukluğundan itibaren kültürel farklılığı yaşamış ve çalışmalarında da kültürel buluşmaları gerçekleştirmeye çalışmış.
Sutra bu açıdan birbirinden çok farklı iki kültürün ve inanç sisteminin sahne üzerinde hareket diliyle buluşması olarak adlandırılabilir. Sahnede seyrettiğimiz 17 rahip ne gerçek anlamda klasik ya da moderns dans eğitiminden geçmiş dansçılar ne de oyuncular. Gerçek yaşamlarında ve eğitimlerinde öğrendikleri felsefeyi ve bu felsefeye bağlı bilgiyi usta bir koreografın “gerçeklik”e çok fazla müdahele etmeden sahneye taşıdığı gösteride yer alan gerçek Budist rahipler. Gösterinin yoğun turneleri sırasında bile alışkanlıklarını bir an olsun terk etmeden, yıllar boyu içinde yetiştikleri kurallara uygun olarak yaşamlarını sürdürüyorlar… Onlar için tek farklılık sahneye çıktıkları değişik ülke ve kentlerde duydukları ve artık duymaya alıştıkları alkışlar…