Türkiye’nin sanatsal kaygıları gün geçtikçe toplumun tamamına yayılma ihtiyacı içinde yol alırken, birçok engelin sanatın önüne geçtiğini biliyoruz. Kaotik siyasi gündem içinde eriyen bazı değerlerle beraber toplumsal yalnızlık çeken Türkiye sanatı, içine düştüğü çaresiz buhranı atlatmak için büyük bir uğraş içinde. Demokratik reformlarla beraber kendisine çekidüzen vermeye başlayan sanatsal değerler, sadece Türklerin elinde bir oyuncak olmaktan öteye gitmiyor. Toplumsal kopukluk içinde, ülke topraklarındaki halklara hitap etmeyen üst sanat anlayışı günümüzün en büyük sorunu. Özellikle ‘Beyaz Türkler’ olarak adlandırılan sol(!) sanat çevrelerinin dar dünyaları; romanı, şiiri, sinemayı, sahne sanatlarını dışa açılmayan bir yapının içine düşürdü. Toplumsal değerleri bir kenara iten liberal kültür politikaları, ülke içindeki halklarla kültürel değerler arasına büyük köprüler atmış durumda.
Son dönem moda olarak görülen -liberal yazar çizgisi- tüm insanları kucaklama, söylemden öteye gitmeyerek pratikte kimseye bir fayda sağlamıyor. Öyle ki sadece gazete sayfalarında birkaç Avrupa edebiyatı haberi ile dev bütçeli Hollywood filmlerinin haberini veren liberal gazeteler -ki bu gazeteler basının neredeyse tamamında- günü kurtaran kültür politikalarının çığırtkanlığını yapıyorlar. Açılım denilen ve bir türlü açılamayan gündem sapmaları eşiğinde yazılar yazan yazarlar da iktidar pohpohlaması yaparak kendilerini üst düzey entelektüel sanıyorlar. Londra’da gerçekleştirilen ‘Kürtçe Sinema Festivali’nin bir benzerinin Türkiye’de yapılmasını düşünmek bu yazarların işine hiç gelmiyor. Ya da Türkiye tarihinde ilk kez Kürtçe bir tiyatro oyununun ‘Tiyatro Dergisi Ödülleri’ne aday olması onları ırgalamıyor. Politik malzeme üretmek adına, Türkiye halklarının sanatsal değerlerini silen bir mekanizmanın nasıl işlediğini görüyoruz.
Sözde yazar kimlikleriyle gazetelerin tamamında boy gösteren kültür yoksunu kişileri tahmin etmek hiç de zor değil. Yasemin Çongar, Ahmet Altan ikilisinin Taraf gazetesindeki politik yazıları, kültürel yazınsallarla iç içe girerek bomboş, hiçbir anlam ifade etmez hale geliyor. Özellikle Yasemin Çongar’ın her hafta yazdığı kültür(!) yazıları liberal bir çığlık olmaktan öteye gitmiyor. Amerika’nın en popüler kitap listesi Radikal gibi gazetelerin kültür sanat sayfalarında yayınlanırken, Türkiye’de kendi emekleriyle sanat üretmeye çalışan insanlar bir çırpıda silinebiliyor. İslami basında ise durum aynı. Zaten liberal basının yamağı konumunda yayın yapan İslami basın, sinemalarda, tiyatrolarda daha fazla sansürü nasıl sağlarımın peşinde koşuyor. Özen Yula’nın ‘Yala Ama Yutma’ oyununu yasaklatmaya çalışan Vakit gazetesi liberal basının desteğiyle amacına ulaşabiliyor. Liberal basın, 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın ikiyüzlü sanat politikalarına alkış tutabiliyor. Ajansın ‘Emek Sineması’nı yıkarak yerine alışveriş merkezi yapacak olmasını doğal kabul edebiliyor. Ajansın bir ucunun iktidarın kültür sanat dayatmasına gittiğini bilen liberaller, AKM’nin bakanlık tarafından çürümeye terk edilişini izlemekle yetinebiliyorlar. Kürtçe sanatın Anadolu’da engellenmesi onlar için üçüncü sayfa haber olmaktan öteye gitmiyor. Başta Taraf, sonra Yeni Şafak, Zaman, Star, Milliyet, Hürriyet, Habertürk vs. gibi gazetelerin kültür sanat çıkmazları saymakla bitmez. Özellikle sözde demokratik bir toplum özlemi içinde yazılar yazan Taraf yazarları, kültürsüz, cahil bir halk görmeyi arzuladıklarından olsa gerek, iktidarı övmekten başka bir şey düşünemiyorlar.
Liberal basının kültür sanat politikaları Türkiye sanatının en büyük engeli. Anadolu coğrafyasında yaşayan halkları görmeyen/görmek istemeyen bu kurumlar; Diyarbakır Şehir Tiyatrosu’nun yıllardır sürdürdüğü Kürtçe tiyatronun demokratik açılımlarla(!) doğduğuna inanacak kadar bilgisizler. Diyarbakır Devlet Tiyatrosu’nun bir oyununda Kürtçe şarkı söylenmesinin, Kültür Bakanlığı’nın göz boyaması olduğunu anlamak istememelerine ne demeli bilinmez. Liberallerin kültür sanata verdikleri zararları saymakla bitiremeyiz. Sol kültürden gelen basın kurumları ile liberal basının kültür politikalarını şöyle bir karşılaştırırsak, aradaki uçurumu rahatlıkla görebiliriz. Halktan kopuk, toplumu yalnızlığa iten, sırf okunmasın diye uydurulmuş sanat haberleri liberal basının en büyük özelliği. Gerçek sol kültüre sahip basın kurumlarının, köşe yazarlarının çoğaldığı bir medya görebilir miyiz, bilemiyorum? Bildiğim bir durum var ki, sol kimlik taşıyan yazarlar çoğaldıkça liberaller buz kütlesi gibi eriyecekler. İşte o zaman Türkiye halkı gerçek kültür sanat dünyasına kavuşacak.