Türkiye Tiyatrolar Birliği (TTB) 2009-2010 sezonunda çeşitli tiyatro topluluklarının katılımına sahne olurken belirgin bir yeniden yapılanma dönemini yaşıyor. Birliğin önüne koyduğu hedeflerden birisi de Kürtçe tiyatro yapan topluluklarla bir buluşma zemini inşa edebilmek.
3 Mayıs’ta, Destar Tiyatro’nun “Şermola Performans Sahnesi” adını verdiği yeni mekânında İstanbul TTB temsilcileri ile Destar Tiyatro, Seyr-i Mesel, Teatra Avesta ve Teatra Demsal temsilcileri arasında yapılan görüşme, daha önce TTB’nin 12 Nisan’da Kürtçe ve Türkçe yaptığı çağrının ardından gerçekleşti.
Kürtçe tiyatro yapan topluluklar bu sezon, tiyatroların ve tiyatro insanlarının örgütlü varlık göstermelerini teşvik eden, 12 Eylül’de İstanbul’da, Kasım ayında Uluslararası Ankara Tiyatro Festivali kapsamında gerçekleştirilen iki büyük toplantının da etkisiyle İstanbul Kürt Tiyatrolar Platformu Girişimi’ni (İKTPG) kurdular. Hedefleri Türkiye’de ve sınır ötesinde (Kürdistan coğrafyası ve diasporada) Kürt tiyatro topluluklarını bir araya getirecek geniş bir dayanışma ağının dokunması.
Buna karşılık TTB’nin çağrısının anlamı, bu ihtiyacı tanımakla birlikte, Türkiye’de tiyatronun yerelden bölgeye, bölgeden ülkeye anlayışıyla kültürel ayrımcılığa taviz vermeden yapılanmasını sağlamak. İstanbul’da yaptığımız toplantıda önemli tartışma konularından birisi, Kürtçe tiyatro yapan toplulukların TTB’ye katılımlarının alabileceği biçimdi. Bu noktada, hem İKTPG’nin hem de TTB’nin bir belirsizliği yaşadığını belirtmek gerekiyor.
Bana göre, İKTPG’nin bir alt platform olarak TTB’de yer alması ya da TTB’nin platformların platformu gibi yapılanması doğru değil. Yani temsili düzeyde toplulukların katılımının esas alındığı ve tiyatro insanlarının düzenli katkı sunabileceği bir TTB anlayışının korunmasından yanayım.
Niçin böyle düşündüğümü basitçe ifade edecek olursam: Kürt tiyatrolarının anadilde eğitimin kurumsallaşması ve geliştirilmesi gibi kendilerine özgü sorunlara yoğunlaşacağı bağımsız bir örgütsel platforma sahip olmaları gerektiği açıktır. Yine, tek başına Kürt coğrafyasının resmi sınırlarla bölünmüş, geçişliliği baskı altında tutan, kısıtlayan niteliği bile, niçin bağımsız bir Kürt tiyatro platformu örgütlenmesine ihtiyaç olduğu hakkında bir fikir verecektir. Platformların platformu ya da örgütlerin örgütü ise, bu sezon örgütlü tiyatro sürecinde inşa edilmesi hedeflenen, ama örgütlerin ve yeterince tiyatro insanının inisiyatif almaması nedeniyle hayata geçirilemeyen Türkiye Tiyatroları Güç Birliği Girişimi (TTGBG) gibi, tiyatro alanındaki tüm örgütlü yapıları içinde barındırmayı hedefleyen oluşumlarla mümkündür.
İstanbul’da Kürtçe tiyatro yapan topluluklarla TTB’de buluşma ihtiyacı gayet pratik ve yerel nedenlere dayanmaktadır. Gerek tiyatro alanında verilen hak ve özgürlükler mücadelesine katılımı, gerekse bilgi ve olanakların paylaşımını organize etmek üzere bir buluşma zemininin yaratılması, mesafe örgütleyerek değil, aynı çatı altında bir araya gelerek olabilecek bir şeydir. Kürtçe tiyatro yapan topluluklarla belli bir mesafeden dayanışma örgütlemek başka, yerelde canlı ve sürekli bir temas içinde örgütlenmek başkadır.
Hiç kuşkusuz, barışa dönük beklentilerin ciddi bir baskı altında kaldığı bir dönemi yaşarken İstanbul’da Kürtçe tiyatro yapan toplulukların TTB’ye katılmaları akıntıya karşı kürek çekmektir. Bununla birlikte 3 Mayıs’taki toplantıda TTB’ye katılım gerçekleşmiştir; asıl mesele bu katılımın TTB’nin yeniden yapılanma sürecini ve Türkiye tiyatro ortamını nasıl etkileyeceğidir.