Belediye tiyatrolarının bir bir kapatıldığı, tiyatro salonları yerine çok amaçlı salonlar adıyla, konferans salonlarının açıldığı günümüzde, Ümraniye Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü altı yıldan beri, sanat ve kültür alanında atılımlar gerçekleştiriyor. Kültür Merkezinde var olan sinema salonu, kulislerin yapılması ve teknik aksamın tamamlanmasıyla, 2004 yılında yarı profesyonel bir tiyatro salonuna dönüştürülmüş. O günden bu yana da, tiyatro kültürünün ilçede yaygınlaşması için çaba sarfediliyor. Birimin amacı tiyatroyu sevdirmek ve tiyatro kültürünü ilçede oluşturmak. Kültür Merkezinde yapılan işler tiyatroyla sınırlı değil elbet, ama şu anda konumuz çocuk tiyatrosu olduğundan merkezi bu açıdan incelemeye devam edelim.
Şu anda 20 civarında tiyatro topluluğu, bu salondan yararlanarak oyunlarını oynuyorlar. Grupların en az yarısı çocuk tiyatrosu yapıyor ve düzenli olarak perde açıyorlar. Tiyatro gruplarının oyuncuları genellikle Ümraniye ilçesinde oturuyorlar. Çocuk tiyatrolarının yapısına baktığımız zaman, ilçeye ait sorunları ve kültürü göremesek de, en azından kendi oturdukları yerde belediye ile işbirliği yaparak mesleklerini devam ettirebilmeleri olumlu bir kazanım.
Tiyatro grupları salon kirası ödemiyorlar ve çocuk oyunlarının bilet fiyatları 5 TL. Bilet fiyatları Ümraniye’nin ekonomik düzeyi göz önüne alınarak düşük tutulmuş. Belediye bazı oyunları satın alarak Ümraniye’deki diğer Kültür ve Eğitim Merkezlerinin konferans salonlarında çocuk oyunlarının oynanmasını sağlıyor. Bu oyunlar seyirciye 1 TL karşılığında sunularak ilçenin diğer semtlerindeki çocuklarında tiyatroları seyretmeleri sağlanıyor.
Kültür Merkezine bir cumartesi günü gidiyorum. Güleryüzlü bir yaklaşım daha gişede bizi karşılıyor. Gişedeki arkadaşımız işini severek yapıyor ve sanki bir tiyatrocu gibi merkeze sahip çıkıyor. Mesai saatleri dışında da belediye çalışanları güler yüzlü ve işlerinin başındalar. Hafta sonları çocuk oyunları ikişer saat arayla oynanıyor. Üçer grup bu seansları paylaşıyorlar. Seyircinin katılımı çocuk oyunlarına oldukça yüksek. Belediyenin tanıtım hizmetlerinin dışında tiyatro grupları da tanıtıma yardımcı oluyorlar. Bastırdıkları binlerce el ilanıyla kapı kapı dolaşarak oyunları duyuruyorlar, seyircilerini oluşturuyorlar. Gördüğüm kadarıyla bu gençler tiyatrolarına, salonlarına ve ilçelerine sahip çıkıyorlar. Bu yıl ortak afiş biçimi kararı alınmış tiyatro gruplarının isteğiyle. Belediye aynı tipte afişlerle oyunları tanıtmaya başlamış ve ilçenin başka yerlerine de asılmış bu afişler. Bir anda olmuyor elbet bütün bunlar, benim gördüğüm altı yıllık bir emeğin sonucunda yıl be yıl gelişerek oluşmuş bir süreç ve halen yapacakları projeleri anlatırlarken gözlerinin içi parlayan tiyatro insanları. Tiyatro şenlikleri düzenlemek istiyorlar, seyirci katılımını artırmak için projeler üretiyorlar ve bir yandan da oyunlarındaki niteliği artırmak için neler yapabileceklerini araştırıyorlar. Oyuncuların bir kısmı burada başladıkları tiyatro hayatlarına, çeşitli okullarda oyunculuk eğitimi alarak devam ediyorlar. Bu da ayrı bir kazanım elbet.
Hepimiz biliriz; tiyatro seyircisi yaratmak, nitelikli tiyatro yapmaktan daha zordur. Ümraniye Kültür Merkezinde başarılan bu olmuş. Umarım Kültür Merkezinin bu olumlu çabaları artarak devam eder, her başarılı olan proje gibi bir yerlerde tıkanmaz ve bu gençlerin önü kesilmez. Ümraniye Belediyesinin kendi bünyesindeki kültür birimine sonuna kadar sahip çıkıp, süreci desteklemesi gerekmektedir. Belediye tiyatrolarının tek tek kapanmaya başladığı günümüzde “Belediye Tiyatrosu” kapsamında olmadan da tiyatroya hizmet edilebileceğini kanıtlayan Kültür Biriminin bu günkü başarısı umarız artarak devam eder.
TİYATRO BİZBİZE’DEN HAYLAZ ÇOCUK
Ümraniye Kültür Merkezinde gişe açan tiyatrolardan biri Tiyatro Bizbize. Grup yetişkin ve çocuk oyunlarını, kültür merkezlerinin sahnelerinde ve okullarda gösterime sunuyor. Mesaj verme kaygısı güden bir oyun Haylaz Çocuk. Çocuk tiyatrolarının çoğunda olduğu gibi kendi oyunlarını kendileri yazıyorlar.Yavuz Ünlütürk’ün yazıp yönettiği oyunun konusunu sitelerinde, “Oyunda,Can isimli bir çocuk varmış.Can ninesi ve kuzeniyle birlikte yaşarmış.Can ninesinin sözünü dinlemez,Kuzeni Ali’ye kötü davranırmış.Okula gitmek istemezmiş.Gün geçtikçe Can’ın yaptıkları çekilmez bir durum almış.Bunun üzerine ninesi ve Ali onun hal ve hareketlerinin iyi olması çevresine duyarlı arkadaşlarına iyi davranması için bir oyun oynamaya karar vermişler.Bakalım HAYLAZ CAN oyunun sonunda neler yapmış,nasıl davranmaya başlamış” olarak açıklamışlar. Ayrıca “Büyüklere saygılı davranma, enerjini doğru yere kullanma, çevreye karşı duyarlı olma, arkadaş ilişkilerinde duyarlı olma, okumanın önemi” iletilerini oyunla verdiklerine dikkat çekmişler. Oyunda daha pek çok mesaj var. Bunlardan bazıları beslenme saatinin önemli olduğu, planlı programlı çalışmamız gerektiği, yemek yemeden önce ellerin yıkanması gerektiği. Oyunu seyrettiğimizde ise aklımızda kalan mesaj yine kısasa kısas oluyor; “Bize kötü davranan birisine kötü davranırsak düzelir”. Bu mesaj çocuklar için istendik olmasa gerek.
Adından anlaşıldığı üzere oyun boyunca bir çocuğun yapabileceği haylazlıkları izliyoruz, üstelik interaktif bir biçimde. Nedir bu interaktiflik? Aslında ayrı bir yazı konusu olması gereken bu kavramı tiyatro grubu sahneye çocuk seyirciyi çıkararak oyun oynatmak şeklinde yorumlamış. Çeşitli çocukları seyircinin içinden seçerek, dekor malzemelerinden hareketle çocuk oyunları oynatıyorlar. Bu oyunlar çocukların yaşlarına göre seçilmiş, sahnedeki çocuklar oyunları kolayca oynayıp eğlenebiliyorlar. Çocuk oyunları sadece seyirciyle oynanmıyor, “akıllı” ve “haylaz” çocuğun arlarında kendiliğinden kurdukları oyunlarda çocukların yaşlarına ve ilgilerine göre seçilmiş. İnteraktif denilen çocuğun sahneye çıkıp oyun oynaması, oyuna organik bir katılım değildir. Bu yol sadece göz boyamadır, tıpkı sahneden seyir yerine yöneltilen sorular gibi.
Pek çok çocuk tiyatrosundaki yetersiz metin sorununu burada da görüyoruz. Olumsuz davranışlar gösteren bir çocuğun nasıl düzelebileceğini işliyor oyun, ancak çözümler ve izlediği yol eğitsel olarak olumlu değil. “Haylaz” çocuk aslında tüm çocukların yapmak istediklerini yapıyor sahnede, hatta yetişkinlerinde, böylelikle olumsuz bir kahraman yaratılmış oluyor. Çocuk tiyatrosunda istenilen durumlardan biri de olumsuz davranışların sadece çocuğa ait olarak tanımlanmamasıdır. Haylazlık-olumsuz davranma bir çocuk özelliği değil, insana ait bir özelliktir. Bu kadar kolay çözümleri de maalesef yoktur. Üstelik oyunda bu tipleme o kadar sevimli çiziliyor ki eminim benim gibi herkesin aklında oyundan sonra sadece bu tipleme kalmıştır.
Oyunun başlangıcında kuklalı bir ön oyun görüyoruz. Grubun kuklalarını Hasan Nihat Sütçü yapıyor, kukla sevimli olsada oyunun içinde organik olarak kullanılamıyor. Tiyatro Bizbize ayrıca çocuklara kendi kuklalarını yapmaları için atölyeler düzenleyerek, bu alanda bir boşluğu gidermeye çalışıyor. Çocuklara tiyatroyu sevdirmek için güzel bir yöntem.
Tiyatro Bizbize yukarıda saydığım olumsuzluklara rağmen işini ciddiye alıyor. Amatör olarak başladıkları tiyatro hayatlarına profesyonel olarak devam ederken, bir yandan da bu işin eğitimini almaya karar vermişler. Oyunculuk eğitimleri sahneye yansıyor. Oyunculuklar temiz ve beden kullanımları yerinde. Oyunu sahneye koyarken kullanılan dilde geçişli. Bir yandan sözsüz oyun tekniğini kullanıp seyirciyi gereksiz tekrarlardan kurtarırken, bir yandan da estetik bir yaklaşımın peşine düşüyorlar. Bir de doğru metinlerden yola çıksalar, eminim çocuk oyunlarında daha başarılı olacaklar.
Grubun bir olumlu özelliği de eleştiriye açık olmaları. Her yapılan oyun emektir ve tiyatrocular oyunlarıyla duygusal bağ kurabilirler. Eleştirilmeyi göze almak kolay değildir. Grup bu açık yürekliliği göstererek, oyunlarını izlemem için çağrıda bulundu. Bu çabalarının sonucunda daha iyi çocuk oyunları yapma olanağını taşıdıklarını görebiliyorum. Oyun grubun diğer çocuk oyunlarıyla birlikte sezon boyunca Ümraniye Kültür Merkezinde seyredilebilir.
TİYATRO BASAMAK’TAN SAKAROĞLAN
Tiyatro Basamak, bu sezon dört çocuk oyunuyla perdelerini açıyor. Ümraniye Kültür Merkezinde Sakaroğlan adlı çocuk oyunlarını izledim. Çeşitli kültür merkezlerinde ve okullarda gösterilerini düzenleyen grup, Sakaroğlan’ın konusunu şöyle aktarıyorlar, “Zamanın birinde, uzak mı uzak bir köyde, çok sakar bir çocuk yaşarmış..Herkesin saatlerce düşünüp te çözemediği sorunları,bir çırpıda hallediverirmiş.Ama sakarlığı yüzünden bulduğu bu çözümlerde işe yaramaz hale gelirmiş.Sakar Oğlan çevresi tarafından dışlanır hale gelmi…Kendine olan inancını ve güvenini kaybetmeye başlamış.Köyde izlediği Karagöz –Hacivat oyunundan etkilenen Sakar oğlan,kendine güvenmesi ve pes etmemesi gerektiğini anlamış..Bir gün köye büyük bir felaket musallat olmuş.Bu felaketin adı Obur Devmiş.Obur Dev bulduğu hemen her şeyi yermiş.Ve insanlara eziyet edermiş.Köylüyü canından bezdirmiş.
Herkesten habersiz Sakar oğlan,Obur Dev’in barındığı yere gitmiş.Sakarlığı ve kurnazlığı sayesinde onu yenmiş.Hatta Obur Dev’i öyle bir duruma getirmiş ki, tüm köylüye hizmet ettirmeye başlamış.Sakar Oğlan’ı dışlayan herkes pişman olmuş ve çok utanmış.O günden sonra Sakar Oğlan kahraman olmuş ve artık sakarlık yapmamaya özen göstermiş.”
Oyun stilize anlayışla sahneye konulmuş, dekor, oyunculuklar, danslar ve anlatım sade bir dil taşıyor. Çocuk oyunlarında alışık olduğumuz karışık hareketlerden uzak bir yaklaşımı var oyunun, ama bu sade yaklaşım yine de oyunu kurtaramamış. Oyun Selçuk Boncukçu tarafından yazılıp yönetilmiş. Oyunun konusunda her ne kadar sorunları bir çırpıda çözüveren bir kahraman bize tanıtılsada, oyunun kendisinde sorunları ve çözümlerini göremiyoruz. Kahramanın tek bulduğu çözüm, devi kolayca kandırıp, nasıl olduğunu pek anlamadığımız bir biçimde köylüler adına çalışması ve az yemeye ikna etmesi. Üstelik bu kandırmacada hayalet olduğunu öne süren bir kahraman ve buna inanan bir dev var karşımızda. Seyretmeye gelen çocukların yaşları düşünüldüğünde, “hayalet kandırmacası” çözümünün uygun olmadığı açıktır. Olumsuz örnek olumlu bir sonuca çocuk oyunlarında sıklıkla çıkartılır ancak bu benimsenmemesi gereken bir yaklaşımdır. Helede söz konusu olumsusuzluk hayalet örneği olursa.
Genel olarak dansları stilize olarak düzenlemişler ve oyunun en keyifli yeri dansları olmuş. Dev gibi sahneye gelmesi zor bir figürü, sevimli ama makyajla kaba görüntüsü vererek çözmüşler. Sevimliliğiyle ürkünç olmaktan öte, oyunun tek sempati duyulacak tiplemesi olmayı başarmış dev. Oyun geleneksel gölge oyunumuzu da içine alma iddiası taşıyor. Bu olumlu yaklaşım maalesef oyundaki kullanım şekliyle çocuklara ulaşacak düzeyde biçimlenmemiş. Hacivatın açılışta söylediği şarkının sözlerini bırakın çocukları, benim bile anlamam zordu. Karagöz ve hacivat oynatmak zor iştir, bu işe soyunurken biraz daha emek vermek gerekir. Selçuk Boncukçu tasvirleri kendisi yapmış ancak henüz gölge oyununa hakimiyeti yeterli değil.
Ümraniye’de gördüğüm kadarıyla çocuklar sahneye çıkmaya çok alışık. İzlediğim iki oyunda da çocuklar sahneye çağrılıyordu. Bu yöntem bu kadar sık tekrarlanırsa, çocuklar tiyatroyu şovla karıştırmaya başlarlar. Üstelik burada çocuk seyirciler için seçilen oyun istop olmuş. İstop oyunu dokuz yaşından küçük çocuklar için oynanamayacak bir oyundur. Henüz becerileri bu oyun için yeterince gelişmemiştir. Sahneye çıkan çocuklarda bu oyunu zaten oynayamadılar. İlla çocuklara oyun oynatılacaksa, hiç değilse beceri düzeylerine uygun oyunlar seçilmeli.
Tiyatro grubu, belli ki geleneksel motifleri çocuk tiyatrosuna uygulamaya çalışmış. Doğru bir arayış içinde olduklarını düşünüyorum. Tekerlemeleri oyunda kullanış biçimleri ilgi çekiciydi. Tiyatrotem’in, gölge oyununu ve tekerleme geleneğini 7+ yaş oyunlarında kullanım biçimlerini incelemek, kendilerine yardımcı olabilir. Geleneksel motifleri modern tiyatroya taşımak zorlu bir süreçtir, doğru yoldalar ama henüz yolun başındalar kanımca. Özer Tunca’nın Bursa’da seyrettiğim çocuk oyununu hatırladım; geleneksel tiyatrodan yola çıkıp çocuk tiyatrosunu aradığı ve oya gibi işleyerek başarıya ulaştığı “Yedi Köyün Yargıcı” oyununu. Kuşkusuz ilkinde mükemmeli yakalamak zordur. Tiyatro Basamak, eleştirilere kulak verdikçe ve geleneksel tiyatroda yetkinleştikçe kendi yollarını bulabilirler.
Oyunda maalesef çocuk oyunlarında alışık olduğumuz gibi yüksek ses vardı. Üstelik sahne geçişlerinde yanar dönerli bir ışık, sürekli bize çeşitli çiçek şekillerini gösterip durdu. Perde açılmadan on dakika önce başladıkları bu yöntem, çok sık olan sahne değişimlerinde de kullanılınca anlamsızlaştı. Genel olarak sahneler olması gerekenden daha az ışıklıydı, ışıkların gücünü daha iyi ayarlamaları gerekirdi. Karanlık sahneler, az aksiyonlu oyunla birleşince oyun sarktıkça sarktı. Kostümlerde de bir çizgi tutturulamamıştı. Bazı oyuncularda güncel köy kıyafeti kullanılırken diğerlerinde sitilize halk oyunu kıyafetleri kullanılmıştı. Kostüm tasarımını daha fazla ciddiye almak gerekir.
Tiyatro Basamak, genç oyuncu kadrosuyla ve yeni arayışlar içinde olmasıyla dikkat çekici ancak görünen o ki, önlerinde uzun bir yol var. Oyunlarını eleştiriye açıp tartışma cesareti göstermeleri, daha iyi oyunlar yapabileceklerini umut etmemi sağlıyor. Sezon boyunca oynanacak oyun, Ümraniye Kültür Merkezinde görülebilir.