Türkiye Tiyatrolar Buluşması Ankara Buluşması’nın örgütlenme sürecinde sevgili Ceren Arzu Okur’un başlattığı girişimle, Çocuk ve Gençlik Tiyatroları konusunda bir toplantı organize edilmesi kararlaştırıldı. 21 Kasım Cumartesi günü TAKSAV toplantı salonunda saat 9.30-12.30 arasında yapılacak olan toplantıda alana dair sorunlar ve çözüm önerileri tartışılacak. Aşağıdaki yazı alandaki tartışmalara katkı sunmak amacıyla yazılmıştır.
Çocuk tiyatrosu yapan bir kişiye “niçin çocuk tiyatrosu yapıyorsun denildiğinde?” verilen cevapların büyük bir bölümü ekonomik merkezlidir. Çünkü Türkiye gibi 20 milyona yakın çocuk ve genç nüfusun olduğu bir coğrafyada tarihsel olarak çocuk tiyatrosu alanı “kolay para” kazanılan bir sektör olarak yapılanmıştır. Çocuk tiyatrosu alanı, aydın sorumluluğun en az devreye girdiği ve en büyük mağduriyetlerin yaşandığı alanlardan bir tanesidir. ASSİTEJ Türkiye Merkezi Başkanı sayın Doç. Dr Tülin Sağlam’ın da vurguladığı gibi mağduriyet iki yönlüdür:
a) Çocuk hangi oyuna gideceğine dair tercihte bulunamaz.
b) Çocuk özgür tercihini yapmadan gittiği oyunu izlemek mecburiyetindedir.
“Oyunları nasılsa çocuklar izleyecek ve bir yaptırım güçleri yok?”, “nasılsa bu alanda çok fazla da denetim yok?”, “bu alanda istediğim gibi at oynatırım” şeklinde özetleyebileceğim egemen trend, benim görüşüme göre karşılıklı çıkar ilişkilerinin belirlediği bir ortamda örgütlenmektedir.
Türkiye’de çocuk tiyatroları söz konusu olduğunda yaşanan en büyük tartışma “korsan tiyatro” olgusu ve “denetimsizlik” meselesidir. 1990’lı yıllar sonrası televizyona ve medyaya endeksli bir kültürel yaşamın şekillendiği bir süreçten geçilmiştir. Eğlence endüstrisine dâhil olamayan birçok tiyatrocu, 2001 krizinden sonraki işsizliğin de etkisiyle, denetimsizlik ve boşluktan yararlanıp çocuk tiyatrosu sektörüne yönelmiştir. Çocuk ve gençlik tiyatrosu alanında sektörel anlamda bir boşluk ve bir rant alanı ortaya çıkmaktadır. Bir tür kayıt dışı ekonomi olarak yapılan bu alanda sayıları ülke genelinde 1000’leri aşan “korsan” topluluk olduğu iddia edilmektedir. Bu tür “korsan” toplulukların yasaklanması gerektiğini iddia eden görüşe göre, “korsan” topluluklar estetik seviyesi düşük oyunlar oynamakta, günde en az beş altı oyun oynayarak performans seviyesini düşürmekte ve mesleki etik kuralları ihlal etmektedirler.
Ancak “korsan” tiyatro meselesini sadece denetimsizlik olarak değerlendirmek olayın ekonomik rant boyutunu inkar etmemize yol açar. Peki, neden denetimsizlik var? Bence okul idarecilerinin ve okul aile birliklerinin de işin içinde olduğu yolsuzlukların deşifre edilmesi de gerekmektedir. ‘Korsan tiyatro’ olgusu, sadece ‘suçlular’ öne atılarak temizlenecek bir mesele değildir. Türkiye’de özelikle folklor ve okul tiyatrosu alanında, farklı dünya görüşlerinden birçok okul idarecisinin bu rant işinin içinde olması yozlaşmanın boyutunu gözler önüne sermektedir. Geçmiş yıllarda yayınlanan bildirilerde, olayın bu boyutu pek vurgulanmamaktadır. Bu bana kalırsa önemli bir ihmaldir. Okullar, özelde devlet okulları, sıcak para toplamak için çocuk tiyatrolarını araçsallaştırmaktadır. Tiyatrolar da denetimsiz ortamın nimetlerinden yararlanmak için ve geçim dertleri nedeniyle bu eşitliksiz ilişkiye razı olmaktadır. Şöyle ki, rant oluşması için niteliksiz, iddiasız ve en temelde “toplanan paranın aşağı yukarı %20’sini” kabul edebilecek tiyatro toplukları olması gerekir. Kaliteli, hayata dair bir sözü olan ve pazarlık oranını yüksek tutan tiyatro grupları, bu noktada rantçıların işine gelmemektedir. Dolayısıyla tüm sistem rant dağıtımının belirlediği bir evrende şekillenir. Tiyatrocular adına yapılan ciddi hata baştan sakat kurulmuş ve ilkesiz bir varoluşu beraberinde getiren bu sisteme razı olunmasıdır. Değişmesi gereken ranta dayalı çocuk tiyatrosu alanıdır.
Ne yapmalı?
1) Deşifrasyon: Hem okul idarecileri nezninde, hem de çocuk tiyatrolarının da işin içinde olduğu kirli ilişkilerin açığa çıkarılması noktasında bir temiz eller operasyonuna ihtiyaç vardır. Sorunun sadece korsan tiyatrolardan kaynaklandığı tezi tartışmaya açılmalıdır. Ayrıca korsan tanımlamasının şüpheli bir tanımlama olduğu unutulmamalıdır. Kime göre korsan? Devletçi ve bürokratik yasaklayıcı yaklaşım reddedilmelidir.
2) Eğitim: Türkiye’deki bölgesel çapta tiyatro turnesi yapılan okulların idareci ve öğretmenlerine oyun, drama ve çocuk tiyatrosu konusunda bilgilendirme yapılmalıdır. Aydın sorumluluğuna sahip tiyatroculardan bir heyet oluşturulmalı ve kamuoyuna dönük bilgilendirici yazılar yazılmalı ve televizyon programlarına çıkılmalıdır.
3) Mali hukuk: Çocuk ve gençlik tiyatrosunun sıcak para toplanması için araçsallaştırılması baştan reddedilmeli ve tiyatro sanatçıları adında ilkeli bir mali ilişki hukuku kurulmalıdır. ASSİTEJ bünyesinde deneyim sahibi olan bazı topluluklardan bu konuda yardım alınmalıdır.
4) Topluluklar arası rekabete dayalı ve “alan kapama” stratejisi yerine, destek ve dayanışma ilişkisi inşa edilmelidir.
5) Velilerin yolunacak kaz olarak görülmesi anlayışı değiştirilmelidir.
6) Çocukların zorunlu olarak değil gönüllülük esasına göre oyunların izlemesi sağlanmalıdır. Bir çocuğu ite kaka oyuna sokmak, düdükle ya da bağırarak susturmaya çalışmak tiyatro sevgisini ciddi anlamda azaltan ve uzun vadede seyircinin tiyatrodan soğumasına neden olan hatalı bir davranıştır.
7) Çocuk gözünden oyunların eleştirilmesi için eğitimciler yol göstericilik yapmalıdır. Edebiyat ve Türkçe dersleri bağlamında oyunlarla ilgili eleştiri ve görüşleri içeren kompozisyon yazılması sağlanmalıdır.
1 Yorum
Yazar az bile yazmış…
hayatım boyunca bir allah bir de korsan tiyatrolardan çektim…
Sorunların saptanması gayet yerinde olmuş buna benzer yazıların artması ve gündemde yer alması gerekli. Ama bir kaç kişi yetmiyor.
Ben Bülent Sezgin kadar bu konuya duyarlı yaklaşam ve kalem oynatan başka birini görmedim…
bu ve diğer yazılarını sosyal medyada paylaşıp çoğaltmamız gerekli….