Erdoğan Mitrani
Stratford, Ontario´da neredeyse 70 yıldır sürdürülmekte olan Straftord Festival, Kanada´nın en eski ve en köklü tiyatro festivallerinden biri. Çoğunlukla Shakespeare oyunlarına odaklanan ve son yıllarda bu oyunların çok ilginç çağcıl yorumlarına yer veren festival, repertuarında güncel oyunlar ve müzikaller de bulunduran bir kuruluş.
Karantina süresinde arşivindeki birçok ilginç ve etkileyici güncel Shakespeare yorumunu çevrimiçi izlenime açmış olan Stratford Festival, ‘Stratford Festival On Film’ seçkisinde yer alan 12 Shakespeare oyununu yeniden festivalin YouTube sitesinde İngilizce altyazılı olarak ücretsiz çevrimiçi yayınlayacak. Shakespeare’in doğum günü 23 Nisan 2021’de Kanada saatiyle 19.00’da başlamak üzere, her hafta yeni bir film gösterime girecek ve her film üç hafta boyunca gösterimde kalacak. (Sekiz saatlik zaman dilimi farkından dolayı Türkiye için başlangıç ve bitişlerin ertesi gün sabaha karşı 03.00’de olduğunu da hatırlatayım.)
Sırasıyla gösterilecek oyun filmleri şunlar: ‘King Lear’, ‘Coriolanus’ ‘Macbeth’, ‘The Tempest’, ‘Timon of Athens’, ‘Love’s Labour Lost’, ‘Hamlet’, ‘King John’, ‘Pericles’, ‘Anthony and Cleoptra’, ‘Romeo and Juliet’, ‘The Taming of the Shrew’.
Önümüzdeki haftalarda bu gösterilerin tamamına ait izlenimlerimi paylaşacağım. Tabii ki önceliğim her zaman, son dönemde çok sayıda çevrimiçi canlı yayınla farklı bir boyutta yeniden canlanmaya başlayan kendi tiyatromuzda yapılan işlerde olacak.
Not: İzlencenin heyecanını ve keyfini kaçırmamak için tüm yazılarımda spoiler vermemeye azami dikkat eden biri olmama karşın, 400 küsur yıl önce yazılmış, o günden beri on binlerce kez sahnelenmiş olan, konularını hemen herkesin bildiği bu oyunlarla ilgili izlenimlerimde spoiler vermekten kaçınmam mümkün olmayacak. Bu sebeple özellikle az tanınan ‘Timon of Athens’, ‘King John’ ya da ‘Pericles’ gibi oyunlara ait yazılarımı oyunu izledikten sonra okumanızı öneririm.
Stratford Festival On Film Shakespeare Oyunları–1
‘King Lear / Kral Lear’
“Nankör bir çocuğa sahip olmak bir yılanın dişlerinden bile keskindir.”
‘Stratford Festival On Film’ seçkisinin ilk çevrimiçi oyunu ‘King Lear / Kral Lear’in festivalin genel sanat yönetmeni Antoni Cimolino’nun 2015’te sahnelenmiş olan yorumu.
1962’de Sudbury, Ontario’da İtalyan bir ana babanın oğlu olarak doğan oyuncu ve yönetmen Cimolino, Windsor Üniversitesinden mezun olmuş, 1988’de Stratford topluluğuna oyuncu olarak katılmış, topluluğun bünyesinde 33 sezondur oyunculuktan yönetmenliğe ve yöneticiliğe uzun bir kariyer yapmış.
2012’den beri festivalin genel sanat yönetmeni olan Cimolino’nun ‘Kral Lear’i, kurgusu, karakterleri, felsefi konuşmaları, evrenselliği ve zaman aşımına uğramayacak insani boyutuyla, yozlaşan bir dünyanın çaresi olmayan çöküşünü tüyler ürpertici derecede güncel ve çağcıl bir yaklaşımla ele alan müthiş bir çalışma.
Önce Shakespeare’in kötücül çocuklarının etkisiyle iyi evlatlarını haksız yere cezalandıran babaların kendilerini düşürdükleri zor durumlarla trajik sonlarının anlatıldığı ünlü tragedyasını anımsayalım: ‘Kral Lear’, yapısal olarak iç içe geçmiş iki öyküden oluşur. Birinci hikâye yaşlandığını hisseden Lear’ın topraklarını üç kızı arasında paylaştırmaya karar vermesiyle başlar. Kral paylaşımın eşit ve adil olması için kızlarını kendince bir sınava tabii tutar ve onlardan kendisini ne kadar sevdiklerini anlatmalarını ister. Büyük ve ortanca kızları Goneril ve Regan sevgilerini abartılı olarak ifade ederken, gerçek sevginin süslü laflarla anlatılamayacağına inanan en küçük kızı Cordelia cevap vermez. Hışımla Cordelia’yı evlatlıktan reddeden ve topraklarını diğer kızları arasında bölen Lear, Cordelia’yı savunmaya kalkan Kent Kontu’nu da sürgüne gönderir.
Regan ve Gonoril giderek mutlak hâkimiyeti elde etmek için Lear’ın askeri ve idari gücünü kısıtlarlar. İki kızı tarafından kapı dışarı edilen Lear aklını kaçırır.
İkinci hikâyede, Gloucester’ın gayrimeşru oğlu Edmund, sahte mektuplar ve yalanlarla babasını yasal oğlu Edgar’ın onu devirmek istediğine ikna eder; Edgar’ı da yalanlarıyla kandırarak uzaklaştırır. Gloucester, kızlarının Lear’a davranışlarına ve onu sokağa atmalarına dayanamayarak krala yardım ettiğinde Edmund, babasıyla Regan ve Goneril arasındaki gerginliği kendi çıkarları için kullanarak Gloucester’i hain ilan ettirir. Lear’ın kızları, Gloucester’ı kovmadan önce gözlerini oydururlar.
Fransa kralının Lear’ın öcünü almak için Britanya’ya ordu göndermesiyle savaş başlar. Bu ürkünç savaş sırasında iyilerle kötülerin gerçek yüzleri açığa çıksa da, kötülükle başlamış olan dehşet hem iyilerin hem kötülerin çok sayıda kurban vermesiyle sona erecektir…
Antoni Cimolino, kusursuz dönem kostümleriyle sahnelenmesine karşın, kusursuz oyunculuklarla desteklenen, olabildiğince yalın ve doğal bir anlatımla metnin çağcıl boyutunu ortaya çıkarır. Karşımıza çıkardığı, gazabına uğradıkları tanrılarla kimsenin kazanamayacağı amansız ve umutsuz bir mücadeleye girişmiş bu insancıklar aslında tanıdığımız, bildiğimiz kişiler: Yaşlanmaya başlayan ve hâkimiyetin artık ellerinden kaymakta olduğunu bir türlü kabul etmeyen ebeveynler, ana babalarının mirasına el koymayı sabırsızlıkla bekleyen açgözlü evlatlar, karşılarındakini kendi gibi bilerek, safça bir iyi niyetle iyilik yapayım derken kötülüğün tuzağına düşenler; bunlar bir masal ya da bir mesel kahramanları değil, her gün karşımıza çıkan kanlı canlı insanlar.
Bu masalsı öyküye müthiş güncelliğini ve gerçekçiliğini olağanüstü yönetilmiş bir ekip oyunculuğu var ediyor. Oyunun başkişisi Lear’i canlandıran Colm Feore’in yorumu, en hırçın anından nihayet kızına kavuştuğu en dokunaklı sahneye son dercee insancıl. Tek bir sahnede hem bebe, hem savaşçı, hem deli hem de filozof olabiliyor. Sükûneti ve alçak sesle konuşmasıyla Stephen Ouimette’in olağanüstü soytarısı Lear’le etkileyici bir karşıtlık oluşturuyor. Jonathan Goad’un Kent ve özellikle Scott Wentworth’un Gloucester yorumları karakterlerine ilginç bir karmaşık boyut katıyor. Bir diğer başarılı karşıtlık da, Evan Buliung’in Edgar’ının samimiyeti ve açık sözlülüğüyle Brad Hodder’in Edmund’unun topyekün ahlak dışılığı ve kaypaklığı. Lear’in kızlarına gelince, sadık ve dobra Cordelia olarak Sara Farb çok iyi ama Maev Beaty’nin meşum Goneril’i ve Lisa Repo-Martell’in huzur bozucu Regan’ı çok daha etkileyici. Cimolino’nun parlak bir buluşu da bu ikisini baştan içten pazarlıklı olarak göstermeyerek, içlerindeki kötülüğü koşullar değiştikçe ortaya çıkarması.
Müthiş bir metnin, müthiş parlak bir yorumu. Kesinlikle kaçırmayın derim.
Son söz olarak Antoni Cimolino’nun ünlü fırtına sahnesine, Eo Sharo’nun sahne tasarımı Michael Walton’un ışık tasarımının inanılmaz dokusu Keith Thomas’ın müzik ve Thomas Ryder Payne’ın ses tasarımlarının desteğiyle getirdiği benzersiz görsel işitsel etkiye değinmek isterim.
Stratford Festival On Film Shakespeare Oyunları- 2
‘Coriolanus’
Stratford Festivali’nin ikinci çevrimiçi oyunu, Türk tiyatro izleyicisinin ‘Hamlet Collage’ sayesinde yaratıcı dehasına tanık olduğu ünlü Quebec’li yönetmen Robert Lepage’ın 2018’de yönettiği, Straftord Festival ile Lepage’ın kurucusu ve sanat yönetmeni olduğu Ex Machina ortak yapımı, Shakespeare’ın 400 küsur yıl önce yazdığı ‘Coriolanus’.
‘Coriolanus’, aşırıya kaçtığında demokrasinin karşılaşacağı tehlikeleri öne çıkarmasıyla, çağını aşan son derecede güncel bir yapıt. Eksik bilgilendirilen, aklı kolayca çelinebilen cahil halk kitlelerinin kendilerine fırsat verildiğinde çok büyük hasarlara sebebiyet verebilmeleri, daha da kötüsü, aslında kendilerini horgören gururlu ve uzlaşmaz yönetimleri bilinçsizce desteklemeleri, çağcıl siyasi yaşamın hâlâ en önemli sorunlarından biridir. Metne bu açıdan bakan Robert Lepage, oyunu giysileri, mekânları, televizyonları ve cep telefonlarıyla günümüzde anlatmayı yeğliyor. Coriolanus’un büstünün konuşmaya başladığı şaşırtıcı önsözünün hemen ardından projeksiyonla gelen jenerik, bu ‘Coriolanus’un, günümüzde de anlatılsa, Robert Lepage’ın güncel sanat ve ilerici teknolojilerle tiyatroyu benzersiz biçemde buluşturduğu, kendine has sinemasal evreninde geçtiğini hemen belirliyor.
Bu oyunla ilgili izlenimlerimi 03.06.2020 tarihli Şalom’da ayrıntılı olarak paylaşmıştım. Bu yazıya web sitemizden her an ulaşılabileceği için sadece Robert Lepage’ın olağanüstü görselliği, anlatıyı zenginleştiren ve kolaylaştıran bir öğe olarak kullandığını, siyasal ve toplumsal boyutu inceden inceye ele alırken, bütün karakterlerini çok inandırıcı ayrıntılarla var etmeyi başardığını belirtmekle yetineceğim.
Lepage’ın, Shakespeare’in tazeliğini ve güncelliğini hâlâ koruyan metninin derinliklerine rahatlıkla inerken, her zaman olduğu gibi olağanüstü bir oyuncu yönetmeni olduğunu bir kez daha ispatladığını da belirtmek isterim.
Tabii ki büyük ustanın dehasını geniş bir yelpazede izleyebilmek için oyunları tamamını izlemek büyük bir fırsat. Olur a, sadece birini seyredebilecekseniz bu ‘Coriolanus’u izleyin derim.
Sağlıklı seyirler dilerim.