Neşe Binark
“Şerefin üzerine yemin ettiğine göre ne kadar mükemmel bir aşkmış bu! Hiçbir aşık şerefi üzerine yemin düşünmez. Aşık ancak aşk üzerine yemin eder ve yeni yeminler eski yeminleri götürür.”
Gerçeğin oyuna evrildiği yeri sorgulatan bir oyun izledim, adı “Tatyana”. Durmadan değişen, ötelenip berilenerek laçkalaşan ilişkiler yumağı, sahteliğin pençesinde insan figürleri ve bunların izdüşümü hayatın çirkef yüzü… Karanlığa gözlerini yuman mı barışır bu hayatla, karanlığın farkında olan mı? Hem içinde olup ta sahteliklerin, temizi, gerçeği, samimiyeti aramak mümkün mü hem de?
Akılları durağanlıktan çıkarıp işlevselleştiren bir oyun “Tatyana”… Seyirciyi yalnızca seyretmekten kurtaran, koltuğundan oyunun ve sorguların içine çeken bir oyun! Düşündüren, tarttıran, verileri karşılaştırmanızı sağlayan itici bir güç Tatyana!
Tatyana’yı izlerken zihniniz daima açık olmak zorunda! Tiyatronun büyüsüne kapılıp gitmenizi engelleyen, gerçeklerle aranıza ipten bir köprü kuran bir oyun! Oyun boyunca bu köprüde yürümeyi öğreniyorsunuz. Tatyana karakterinin, duygularda ve ilişkilerde temizlik arayışına şahitlik ediyordunuz. Onunla birlikte aklınızın bir yanı, günümüz dünyasında yaşananları süzgeçten geçiriyor. Tatyana, sanatın kendini ifade edebilmesindeki yetersizliğini fark ediyor ve ölümü sanatın yerine koyarak kötü ile mücadelesini veriyor.
Zamanlar ve mekanlar arasında bir hayalet Tatyana, geri dönüşleri içindeki arınmanın başladığı anlara, mücadelesinin ölüme döndüğü anlara… Geçmişten gelen iyiliğin kara hayaleti şeklinde sahneye giren Tatyana rolünde Meral Çetinkaya, zerafeti, gizemi ve taptaze gösterdiği acı çiçekleri ile seyirciyi büyülüyor. Tatyana’nın can çekişen ruhunu görüyorsunuz önce sonra da zehirlenmiş bedeninin devinimlerini… Öyle estetik hareketlerle ve içten gelen duygu rüzgarı ile acısını çekiyor ki oyuncu, seyirci de onunla birlikte ölüme yürümenin hazzını tadıyor. İpten köprüde dengesini bulabilmek için çabalıyor.
Sahnede prodüksiyonun yerleştirdiği cam fanus ise içine giren her oyuncunun gizemini çözmek üzere sesini yükseltiyor. Kimi kendisi ile hesaplaşıyor, kimi günah çıkarıyor kimi de aldatıyor. Hepsinin ortak noktası ise bu yaşadıklarını camdan bir fanusun ikircikliğinde dillendirmeleri…
Tatyana’nın zaman zaman yükselttiği sesinden akılda kalan en etkili söz; “Temiz hava istiyorum”. Nefes alacak bir alan, arınmış duygular, ilişkiler arayan bir sanatçı… “Ezbere konuşmalara katlanamıyorum” diyen bir söz imbiği, tüm o kirliliğin içinde temiz kalmaya özenen ve bunu ölümle yakalayan bir figür Tatyana… “Tüm sanatçılar özgür olmalı” mesajını verirken, kanatlanmış ruh halinin sanat için gerekliliğini vurgulayan karakter Gazeteci Mikhail’in “Mutlu hayat arayışı yormuş seni Tatyana” sözü ile zamanın ruhunda açtığı yaraların acısı ile kavruluyor. Rus opera sanatçısı ve oyuncu Evlalia Kadmina’nın 28 yaşındayken oynadığı oyundaki zehirle ölüm sahnesinde olduğu gibi gerçek zehir içip intihar etmesi Tatyana’yı çok etkiliyor ve ölüm kararı vermesinde etkin oluyor.
Gazeteci Mikhail’in Tatyana’nın ona olan aşkını ispat için şerefi üzerine yemin etmesini şu sözlerle yorumlaması ise dikkate değer; “ Şerefin üzerine yemin ettiğine göre ne kadar mükemmel bir aşkmış bu! Hiçbir aşık şerefi üzerine yemin düşünmez. Aşık ancak aşk üzerine yemin eder ve yeni yeminler eski yeminleri götürür”.
Benim Tek Yasam Kendi Fikrimdir
Çalan, çırpan ve tek yasasının kendi fikri olduğunu savunan ahlak yoksunu yeni zengin David mi, çapkın mirasyedi Peter’mi, genç oyuncu Maşa’mı, milletvekili eşi, gammazcı ve iki çocuk annesi Anna mı daha ahlaksız? Aralarında geçen; “Moskova her şeyi hazmedebilir. Sözde soyluları, polis devletini hatta din tüccarlarını bile… Moskova ne diyecek? Moskova ne düşünecek? Moskova ne yer, ne içer, nasıl dolandırır?” sözlerindeki ironi ve güncelleme seyirciyi şaşırtıyor.
“Bazı insanların kamyonlarca parası var ve bekçi köpekleri gibi üstünde oturuyorlar” sözü sadece dönemin Çarlık Rusya’sına değil bilindik günümüz toplumlarına da gönderme yapıyor.
Tatyana’nın ölüm kararını aldığı geceye damgasını vuran, ahlaksızlık ve batağın geldiği noktayı resimleyen finaldeki havuz sahnesi, Gazeteci Mikhail’in sözleri ile anlam kazanıyor; “Bir gazeteci, gazetecilik alanında uzmanlaşır. Taş devrindeki bir insandan, günümüzdeki bir aktrise kadar her şeyi avcumun içi gibi bilmeliyim. Geri adım atmamak herkes için savaşmak ve tüm problemleri çözmek… İşte bizim mottomuz bu! Hükümet yetkililerinin bizim için bir önemi yoktur çünkü onlara ne yapmaları gerektiğini biz söyleriz. Ve insanların yoksulluklarına göz yaşı dökeriz. Savaş çanlarını çalarız, savaş ilan edilir. Eğer savaş kaybedilirse örtbas ederiz. En yüksek gezegenlere biz zıplarız ve oradan da solucanların üşüştüğü bir çamurun içine yuvarlanırız. Biz büyük bir gücüz, yeni bir nesiliz”. Mikhail’e nefes veren Mehmet Bilge Aslan’ın karakteri yorumlayışı, öylesine gerçek, öylesine parlak ki, satır aralarındaki göndermelerin güncelliği uyuyan her beyini uyandırır nitelikte!
Oyuncuların tamamı canlandırdıkları karakterlerin seyirciye geçmesini sağlayacak ölçüde etkili oynuyorlar.
Disiplinlerarası sanat yapan “Biriken” topluluğunun hayata geçirdiği oyun; Suvorin’in dört perdelik aynı adlı oyununun ve onun devamı niteliğinde Cehov’un yazdığı kısa oyunların içinde yer alan “Tatyana Repina” metninin, en etkili kısımlarını tek bir mekana ve zamana nakletmesi ile oluşturuluyor. “ Tatyana”, sanatçının yaşamı, ölümü ve ölümden sonrasının da anlatıldığı başarılı bir üçlemeyi barındırıyor. Oyuncular; Kanbolat Görkem Arslan, Mehmet Bilge Aslan, Yelda Baskın, Fırat Çelik, Meral Çetinkaya, Pınar Göktaş, Defne Halman, Okan Urun, Ahmet Yaşar. Işık tasarımı Nicolas Marie’ye ait.
“Tatyana” mutlaka seyredilmesi gereken, dimağ açıcı oldukça başarılı bir oyun! Biriken’in diğer projelerinde olduğu gibi farkı ve farklılığı yakalaması ile ayrıksı ve gerçek!