Hayatımın Bilgisi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

930719_77ab7ec210f50daed04456128daef964[Habertürk’ten Betül Memiş’in Hayatımın Bilgisi adlı oyunun yazarlarından Münibe Millet ile gerçekleştirdiği “Huzursuzluğumuz Umudumuzdur…” başlıklı söyleşiyi okuyucularımızla paylaşıyoruz.]

“Başka türlü bir şey’i arayan ama ne onu var edecek kadar güçlü ve cesur, ne de onu unutacak kadar ikiyüzlü olan…”

“Sabah kalktığımda yine yeni bir insan olarak hayata başlıyorum. Başarılı bir iş kadını, iyi bir sevgili, iyi bir vatandaş, kazanmayı ve harcamayı bilen, kendisine güveni tam son model bir bir bir …. şey işte. Son model bir şey…” diyen bir kadının hikayesi bu defa tiyatro sahnesinden selamını çakan! Tanıdık, bildik ve sıradan. Metroda yanımıza oturan, vapurda telefonunu kurcalayan. Hayatın koşturmacası içerisinde durmak bilmeksizin yuvarlanan. ‘Başka türlü bir şey’i arayan ama ne onu var edecek kadar güçlü ve cesur, ne de onu unutacak kadar ikiyüzlü olan. Aşık-mış, ait-miş, mutlu-ymuş gibi yapa yapa rolünde ustalaşan; âşık, ait, mutlu olan. Ama ne yaparsa yapsın, içindeki sesleri susturamayan…” Hayatımın Bilgisi, tam da bu cümlelerin çemberinde tadında bir performans sunuyor bize. Hikayesinden sahneye taşınış biçimine kadar şahane! Aslında bu metini, bana daha da yaklaştıran, her dem damardan olan pesimistliğime şiar niteliğindeki son cümlesi oldu; “Huzursuzluğumuz umudumuzdur.” İşte bu şükela metnin yaratıcıları ise Münibe Millet ve Özgür Akarsu. Merak ettim; kimdir bu ikili diye ve soluğu Münibe Millet’in yamacında aldım, işte ortaya dökülenler! (Es notu: Bu aralar bana, her yer ve her şey dar geliyor, eminim çoğunuza da öyle geliyordur; belkim biraz olsun kafa dağıtırsınız niyetine; şimdilik darlıklarla devam!)

GEZİ’NİN ENERJİSİNİ YANSITAN BİR BİLEŞEN OLDU

*Seni başarılı performanslarından biliyoruz; ‘Hayatımın Bilgisi’nin yazarı/yönetmeni olan Özgür ve ekiple buluşmanız nasıl oldu ve bir tiyatronuz var mı?! 

Kurumsal bir kimliğimiz yok. Bir proje ekibiyiz. Ekipte düzenli olarak görsel sanatlarla uğraşan bir ben varım. Oldukça zıplamalı bir deneyim alanım olduğu doğrudur. (Gülüyor.) TV, dans, oyunculuk, eğitmenlik… Kadronun geriye kalanı, oyunun yazarı ve yönetmeni Özgür de dâhil olmak üzere kurumsal hayatta farklı işlerde çalışıyorlar. Örneğin; Özgür endüstri mühendisi, dramaturgumuz Zafer elektronik mühendisi, müziklerimizi besteleyen Mantar Palas ekibi avukat ve öğretmen gibi çok farklı mesleklerden arkadaşlar barındırıyor. Bizi, bu proje bir araya getirdi. Şu an için gelecekte ne olacak bilemiyoruz. ‘Hayatımın Bilgisi’ açıkçası, Gezi’nin enerjisini yansıtan bir bileşen oldu.

 *Hayatımın Bilgisi nasıl ortaya çıktı?

 Özgür ile bu oyunu çalışmayı, iki senedir hayal ediyorduk. O, geçmişte üniversite kulüplerinde ve Seyyar Sahne’de tiyatro yapmış ve uzun bir süredir de aktif olarak tiyatroyla uğraşmıyordu. Ama yazıyordu. Ben, onun kalemine, o, benim oyunculuğuma ve dostlarımızın katkısına güvenerek bu noktaya geldik. Ekip, çevremizde bu işe gönül koyan tanıdıklarımızdan, kısaca kendiliğinden oluştu.

 *Tiyatroda derdiniz nedir? Neyin peşindesiniz? 

Bu soruyu çalışma süreci boyunca defalarca sorduk kendimize. Gezi Direnişi sonrasında, şunu söylemiştik: Bu ruhu devam ettirmek, bir araya gelmek, bir şeyler söylemeye devam etmek lazım. Bu oyunla, biz de en iyi bildiğimiz, en heyecan duyduğumuz yolla bir şeyler söylemeye çalıştık.

 KELİMELER BOĞAZIMIZDA NEDEN DÜĞÜMLENİYOR?!

*Oyunun anlatmak istediği hikayesi yahut altını çizmek istediği mevzusu nedir?

Kadınlık ve erkeklik hali oyunun masa başı çalışmasında sıkça konuştuğumuz bir meseleydi. Ve çok öğreticiydi. Oyun, bir erkek tarafından kaleme alınmış bir kadın hikâyesi olsa da evrensel ve genel dertlere temas ediyor. Gündelik hayatta söylemek isteyip de söylemediklerimizin birden dökülmesi gibi! Oyunun çıkış noktası şu cümlede saklı “…kelimeler boğazımızda neden düğümleniyor, kim geçti üzerimizden de böyle yılgın olduk?” Oyundaki karakter Meral, bu soruya cevap aramak için geçmişine dönüyor. Çocukluğundan başlayarak korkularının nasıl ekildiğini; kimliğinin dinsel, siyasal, cinsel belirlenimlerle nasıl şekillendirildiğini anlatıyor. Hikâyesi boyunca karşısına çıkan kişilerle de acımasız bir hesaplaşmaya girişiyor. Olup bitenlerin iyi/kötü farkında olduğu için öfkeleniyor. Ancak öfkesini gizlediği ve bastırdığı için sonsuz bir huzursuzluk yakasına yapışıyor.

 *Tek kişilik oyunlar her daim zordur, hem seyirci, hem de oyuncu performansı açısından… Bu role bürünürken hissiyatın ne yöndeydi?

 Benim için oldukça zordu. Zor olduğu için de uğraşı, heyecan vericiydi. Oyunun yapısı bir tür epizotlar birliğinden oluştuğu için her sahnenin durumuna odaklandım. Metnin ritmini duymaya başlayınca durumlar bir koreografiye dönüşüverdi. Yani oynarken bir yandan da dans ediyordum aslında. Oyuncu kimliğim ile dansçı kimliğimi birbirine hiç bu kadar yakın hissetmemiştim. Bu durum da sanırım seyirci ile aynı anı, enerjisini kaybetmeden 1 saat 20 dakika boyunca paylaşabilmemizi sağlıyor.

Söyleşinin tamamı için Habertürk

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.