Ve bakanlıktan açıklama geldi… Kültür ve Turizm Bakanlığının 2014 yılı bütçesi mecliste görüşülürken CHP İstanbul Milletvekili Sedef Küçük, Ömer Çelik’in gezi eylemlerine katılan özel tiyatrolara bakanlığın desteği kestiği yönündeki iddialara yanıt vermesini istedi.
Bakan Çelik’in açıklamasında vurgulanan noktalar ise şöyle:
– Gezi diye bir gündemimiz yok. Ancak bazıları gezi üzerinden kimlik oluşturuyor.
– İlk defa başvuranlara ödenek ayırdık. Hedefimiz çoğulculaşma.
– Destek alanlar bunu ebedi bir hak olarak göremezler.
– Sanat mahallesinde oligarşi kabul edilemez.
Bakanın açıklamasına istinaden yardımların kesilmesinde Gezi eylemlerinin bir kriter olmadığını kabul etsek bile şu cümleler bizi söylenmeyen bir nedenin varlığına götürüyor: “Destek alanlar bunu ebedi bir hak olarak göremezler” ve “Sanat mahallesinde oligarşi kabul edilemez”. Yardım haresinin dışında bırakılan gruplara bakıldığında yıllardır yardım alan bazı tiyatroların yanısıra henüz bir kaç yıldır yardım alan tiyatrolara da rastlamak mümkün. Ayrıca aralarında oldukça üretken tiyatrolar da var. Yani oligarşiden nemalanan, üretmeden yardım talep eden tiyatrocu tanımına hiç uygun değil bu gruplar. Demokrasi ve çoğulculuğu ön plana çıkaran bir söylemle sanat alanında seküler anlayışın tasfiyesinin el ele gittiğini söylemek daha akla yatkın görünüyor. Dolayısıyla geziye katılsın katılmasın tiyatroların verdiği ürünlerin siyasi – ideolojik içeriğine göre bir elemeye tabi tutuldukları tezi giderek güçlenmeye başlıyor.
Öncelikle şunu belirtmek gerekiyor: Bakanlık desteğinin kime ve neye göre verildiği şimdiye kadar hep bir şaibe konusu olmuştur. Yeni bakanın açıklamasından da bu durumun aynen devam edeceğini anlamak mümkün. Çünkü bakan bu seneki yardım kriteri olarak sadece “ilk defa başvuran tiyatroları destekleme”yi açıklamış.
Yukarıda bahsedilen ideolojik elemenin ardından oluşan boşluk nasıl doldurulacak? Elbette yeni başvuranlarla. Bu yeni başvuran tiyatroların niteliği zaman içinde anlaşılacak. Kimi tiyatro sanatımıza önemli katkılarda bulunacak belki, kimiyse sönüp gidecek. Ama bazı yazı ve açıklamalarda vurgulandığı gibi oluşan boşluğun zamanla Türk-İslam ideolojisini öne çıkaran tiyatrolarla doldurulması kuvvetle muhtemel.
Elbette bunda tasfiye edilmeye çalışılan tiyatroların üreteceği yanıt da belirleyici olacak. Dayanışma ve örgütlülük çağrıları şimdiden yapılmaya başlandı. Farklı anlayışlarda tiyatro yapan kişi ve grupların bir alternatif üretip üretemeyeceklerini hep birlikte göreceğiz.
(Konuyla ilgili yazılara Özel Tiyatrolara Devlet Desteği Tartışması başlıklı dosyadan ulaşabilirsiniz.)