Sacit Hadi Akdede
Bir önceki sayıda dünyada kültür politikaları konusuna giriş yapmıştık. Bu sayıda da Avrupa’da kültür politikalarını biraz daha yakından inceleyeceğiz. Hemen belirtmek gerekir ki, kültür politikası modelleri devletin sanatı nasıl destekleyeceği konusu etrafında şekillenir. Diğer bir deyişle, kültür politikaları devlet sanat ilişkisinin nasıl olması gerektiği konusundaki tartışmalar sonucu oluşur. Bu oluşum ülkelerin ekonomik, siyasi, kültürel tarihleriyle yakından ilgilidir. Geçen sayıdaki yazıda da belirtildiği üzere, Avrupa’da kültür politikaları en genel hatlarıyla üç ana model etrafında incelenebilir. Bu modeller, kıta Avrupa’sı modeli, Kuzey Avrupa ülkeleri modeli ve Anglo-Sakson modelidir. Bazen bu modellerin kesiştiği alanlar da oluşur. Bu modeller üç ayrı küme gibi düşünülmemelidir. Avrupa’daki hangi ülkenin hangi modele girdiğini belirlemek her zaman çok kolay olmasa da, Fransa-İtalya merkezden yönetim ve bürokratik modeli, Birleşik Krallık ve kimi İskandinav ülkeleri bağımsız (art council) sanat kurumlarının hakim olduğu modeli, Almanya yerel yönetimlerin belirleyici olduğu modeli oluşturur. Bunlara ek olarak, Ulldemolins ve Arostequi (2013) bir de Akdeniz ülkeleri modelini eklemiştir. Bu modellere ilişkin açıklamalar bir önceki sayıda bulunabilir. Bu yazıda, Avrupa’da ki kültür politikalarını bazı ülke örnekleri üzerinden kısaca incelemek temel amacımızdır. Avrupa’nın ekonomik olarak önemli ülkeleri kültür politikalarının oluşumunda ve kültür ve sanat üretiminde devletin rolü bakımından bazı farklılıklar göstermektedir. Ekonomik olarak birbirine yakınsayan ülkeler, kültür politikalarında (sanatın ekonomik açıdan finansmanı) da yakın gelecekte birbirine yakınsamaya başlayabilir. Burada söz konusu olan, devlet-sanat ilişkisidir. Bu ilişki Avrupa’da da tek bir model örneği şimdilik göstermemektedir. Bu yazıda özellikle Avrupa’da ekonomik olarak güçlü ve siyasi olarak da önemli olduğu düşünülen ülkelerin kültür politikaları konusunda bilgi verilecektir.
İlk grupta Fransa-İtalya örneğinin temsil ettiği merkezi devletin rolünün daha çok olduğu kültür politikası vardır. Bu sistemde bürokratın ve politikacının rolü daha fazladır. Bu sistemde kültür politikası yukarıdan aşağıya dikte ettirilir. Merkezi hükümet politikayı belirler ve uygular. Bu sistemde politikacılar ve hükümet bürokratları oldukça etkindir. Durum böyle olunca, hükümet bir rant dağıtımı aracına dönüşür. Politikacılara ve bürokratlara lobi faaliyeti artar. Kişisel ilişkiler ve bağlantılar ön plana geçer. Bir projeye destek alabilmek için politikacıya ya da bürokrata yakın olmak gerekecektir. Bu sistemde şeffaflık ve açıklık zedelenir ve yolsuzluğu da zemin hazırlanmış olur çünkü bu sistemde politikacılara ve bürokratlara yakın olanlar veya onlara çeşitli politik kanallarla ulaşanlar daha avantajlı olacaktır. Bu sistemin tam karşı ucunda Birleşik Krallık uygulama alanı bulan sanat konseyleri ya da sanat kurumlarının (art council) bulunduğu model yer almaktadır. Devlet bir bütçeyi sanat kurumuna verir ve bu kurum bu bütçenin dağıtılmasından sorumludur. Merkezi devlet ve iktidardaki politikacılar kültür politikasını etkileyebilecek çok fazla güce sahip değildir. Bu nokta bazı yazarlarca bu modelin bir dezavantajı olarak da anılmaktadır (bkz. Ploeg, 2006). Bu modelde rant arama ve lobicilik için uygun ortam diğer modellere göre daha az bulunmaktadır. Ayrıca bu sistemde devlet kendi kültür anlayışını topluma dikte ettirememektedir. Bu sistemin Türkiye’de uygulanabilmesi çok zordur. Türkiye çok politikleşmiş bir ülkedir ve temel kültürel değerler konusunda siyasi partiler veya ilgili sivil toplum kuruluşları anlaşabilmiş değildir. Bu sistemi yürütmesi gereken uzmanlar/bürokratlar/sanatçılar grubu da aslında politikleşmiş olduğundan, bu sistemin Türkiye’de, İngiltere’de olduğu gibi, işlemesi çok zordur. Bu sistemin uygulanabilmesi için demokrasinin İngiltere’deki kadar yerleşmiş ve gelişmiş olması gerekmektedir. Buna ek olarak bu sistem kültürel kutuplaşmanın daha az olduğu ülkelerde daha iyi çalışır. Türkiye’de kültür konusunda tarihten gelen çok ciddi kutuplaşmalar vardır. Bir kısım için kültür sadece Batı kültür ve sanat ürünleri iken, diğer bazı kesimler için kültür ve sanat sadece edebiyattan ibarettir. Dolayısıyla Türkiye’de öncelikle kültürün tanımı üzerinde sorun vardır. Bu konu daha önce başka yazılarımda ayrıntılı çalışıldığı için, bu yazıda bir kenara bırakılmıştır.
Bu aşamada Türkiye’de sık sık adından söz edilen, ama aynı zamanda da kamuoyunun hakkında çok az bilgi sahibi olduğu özerk kültür kurumu İngiltere Sanat Konseyi hakkında bilgi verilecektir. Burada vereceğim bilgiler, İngiltere Sanat Konseyi’nin yayımladığı yıllık raporların sonuncusundan derlenmiştir. Bu kurum hakkında burada verilecek bilgiler öncelikle bu kurumun idari yapısına ilişkin olacaktır. Bu kurumun bütçesi ve bütçenin çeşitli sanatsal faaliyetlere nasıl dağıtıldığı, bu yazının boyutlarını aşacak düzeydedir ve başka bir yazıya bırakılmıştır.
İngiltere Sanat Konseyi (Art Council of England, ACE)
Bu kurum devletten bağımsız olarak çalışan (arm’s length) bir kurumdur ve hukuki yapısı Devlete Bağlı Olmayan Kamu Kurumu’dur (Non-Departmental Public Body). Bu kurum elbette ki bütün kamu kurumları gibi devlet tarafından düzenlenmektedir. “Yönetim Anlaşması” denen belge Kültür, Medya, Olimpiyatlar ve Spor’dan sorumlu Bakan tarafından hazırlanır ve yayımlanır. ACE belirli görevleri yerine getirmek ve aynı zamanda da yeri ve zamanı geldiğinde hesap verebilir olmak durumundadır. Görev zorunlulukları ve hesap verebilirlikleri de çeşitli hukuki belgelerle yasal konuma kavuşturulmuştur.
ACE’nin yönetim yapısı, rolleri ve sorumlulukları
Ulusal Konsey (National Council, NC), ACE’nin icra kurulu değildir (non-executive board). NC üyeleri, ki mütevelli üyeler olarak adlandırılırlar, ACE’nin amaçlarını yerine getirmekten sorumludurlar. NC on yedi üyeden oluşur. ACE’nin amaçları da kuruluş tüzüğünde (Royal Charter) belirtilmiştir. Bu amaçların neler olduğu bu bölümde şimdilik gerekli değildir.
NC üyeleri ayrıca dokuz bölgesel konsey oluşturmuşlardır. Bu bölgesel konseyler isimlerinden de kolayca anlaşılacağı gibi sanatın bölgelere de dağılımını sağlamak amacıyla kurulmuşlardır. 2010 yılında NC sorumluluklarının bir kısmını üç komiteye devretmiştir. Bu komiteler, Sanat Politikası Komitesi, Sanat Yatırımları komitesi ve Performans ve Denetim Komitesidir. Her komiteye NC üyesi bir üye başkanlık yapmaktadır. Bu komiteler raporlar hazırlayarak bir sonraki NC toplantısına bu raporları sunmaktadır. Ulusal Konseyin (NC) ve Komitelerin bütün toplantılarının raporları ve dokümanları, ACE’nin yönetim ekibi ya da bölgesel bürolar tarafından takip edilir, korunur, belgelenir ve arşivlenir.
NC sorumluluklarının bir kısmını uygulamanın kolaylaşması ve hızlanması için İcra Kurulu Başkanına (Chief Executive) ve İcra Kuruluna (Executive Board) devreder. İcra Kurulu Başkanı günlük işlerin yapılmasından, büronun yürütülmesinden ve personelin yönetiminden sorumludur. İcra Kurulu Başkanı idari ve hukuki olarak NC’ye karşı sorumludur. Başkan, aslında bir Muhasebe Müdürü olarak, ACE sisteminin etkinliğinden ve performansından sorumludur ve sistemin kontrolünü yapar. İç denetçiler de etkinlik ve muhasebe denetimi yaparlar. Muhasebe Müdürü olarak İcra Kurulu Başkanı Parlamentonun önünde de (House of Common) rapor vermeye ve Parlamentoyu bilgilendirmeye çağrılabilir.
Ulusal Konsey (National Council, NC)
NC, ACE’nin yönetiminden ve stratejisinin oluşturulmasından, ACE’nin üç yıllık bütçesinin ve misyonunun hazırlanmasından sorumludur. NC politika geliştirmenin temellerini belirler ve onaylar. NC bütün bunları ACE’nin yönetişim elkitabında belirtildiği gibi yapar. NC üyeleri çeşitli sanat formlarında uzmanlığa ya da kültür işlerinde deneyim ve uzmanlığa sahiptir. Üyelerin sanatçı olma zorunluluğu yoktur. Kültür ve sanat işlerinden anlayan yöneticiler de bu konseyin üyesi olabilir. NC daha önce de belirtildiği gibi 17 üyeden oluşur. Bu üyeler dört yıllığına atanırlar ve dört yılın sonunda bir dört yıllığına daha atanabilirler. Üyeler Kültür, Medya, Olimpiyatlar ve Spordan sorumlu devlet Bakanı tarafından atanır. Bunun tek istisnası vardır. Londra bölgesinin üyesi, Londra Belediye Başkanı tarafından atanır.
Bölgesel Konseyler (Regional Councils, RC)
NC bölgesel konseyler oluşturabilir. Şu anda İngiltere’de dokuz bölgesel konsey vardır. Londra şehri kendi başına bir bölgeyi oluşturmaktadır. Bölgesel konseyler ACE’nin misyonunu ve amaçlarını bölgelere taşımak için oluşturulmuştur. Her bölgesel konsey 15 üyeden oluşur. Sadece Güney Doğu bölgesi konseyi 20 üyeden oluşmaktadır çünkü bu bölgenin nüfusu diğerlerine göre daha çoktur. Bölgesel Konseyler yılda üç defa toplanırlar.
Komiteler
Sanat Politikası Komitesi
Bu komite NC’ye sanat politikası, müzeler ve kütüphaneler hakkında öneride bulunur ve bu konularda karar alır. Bir başkan ve dört üyeden oluşur. Yılda dört defa ya da gerekli görüldüğü miktarda toplanır. Bu komite, NC ye ACE’nin uzun dönemli stratejik sanat politikalarının oluşturmasında öneride bulunur.
Sanat Yatırımları Komitesi
Bu komite NC adına sanat yatırımlarının tamamlanması, yeni yatırımların tasarlaması ve kararlarının alınması konusunda karar verir. Bir başkan ve beş üyeden oluşur ve yılda altı defa ya da gerekli görüldüğü sürece toplanır.
Performans ve Denetim Komitesi
Bu komite ACE’nin denetim işlerinden sorumludur. ACE’nin bütün branşlarının performansını değerlendirir. Önerilerde bulunur ve kurumun daha da iyiye gitmesini sağlamaya çalışır. Baş Yürütücüye (Chief Executive) önerilerde bulunur ve kurumu iç ve dış denetim konusunda bilgilendirir. Komite bir başkan ve dört üyeden oluşur. Komitenin NC üyesi olmayan üç bağımsız üyesi daha vardır. Yılda dört defa toplanır.
İcra Kurulu (Executive Board)
Bu kurul ACE’nin stratejik ve icraya yönelik kararlarının alındığı ve uygulandığı kuruldur. Bu kurul 13 üyeden oluşmuştur ve bu kurulun üyeleriyle NC üyeleri aynı değildir. NC İcra Kurulu’na devredilen görev ve yetkileri onaylar. İcra Kurulu özellikli projeleri görüşmek üzere alt kurullar oluşturabilir.
Yukarıda ACE’nin idari yapısına ilişkin verilen bütün bilgiler, ACE’nin 2012 yılının raporundan derlenmiştir ve rapor internette mevcuttur, www.artcouncil.org.uk. Bu bilgilerden de anlaşıldığı gibi İngiltere’de, Fransa ve İtalya ya da Türkiye’de olduğu gibi bir Kültür Bakanlığı yoktur. Bakanlığın olmaması, kültür ve sanat işlerine siyasetin karışmadığı anlamına gelmemektedir. Bunun yanında, İngiltere’deki Sanat Konseyi modeli dar anlamda siyasetin kültür ve sanat işlerine en az karıştığı bir model olarak algılanmaktadır. Bu yapının Türkiye’de oluşturulabilmesi ise zor gözükmektedir çünkü Türkiye kültür ve sanat konularında İngiltere’den daha çok politikleşmiş bir ülkedir. İngiltere’deki çeşitli kurul ve komitelerde görev alanların görev aldıkları alanlar dar anlamda politikaya konu olmayan alanlar ve makamlardır. Türkiye’de kültür ve sanat alanı dar anlamda siyasetin çok yoğun müdahalesinin hissedildiği alandır.
Fransa ve İtalya’nın bir ucu ve İngiltere’nin diğer ucu temsil ettiği kültür ve sanat politikası alanında bir de ortada duran bir ülke örneği verelim.
Yukarıdaki iki modelin arasında bir model uygulayan Hollanda’da hem sanat konseyi (art council) hem de Kültür Bakanı vardır. Kültür Bakanı kaynak dağılımında tam sorumluluğu üstlenir. Sanat Konseyi bir projenin sanatsal değeri ve kaynakların nasıl dağıtılması gerektiği konusunda uzman görüşünü bildirir, bunun yanında son kararı vermez. Son kararı veren ve sorumluluğu alan Kültür Bakanı’dır. Aslında burada da pratikte iki başlılık ortaya çıkabilir. Bu iki başlılık Hollanda’da çıkmazsa da bu modeli uygulamaya çalışan diğer ülkelerde, eğer siyasi ve kültürel koşulları ve tarihleri uygun değilse, çok kolay ortaya çıkabilir. Bu modelin en önemli avantajı kültür politikasını devletin oluşturmasıdır ve oyunun kurallarını çok net bir biçimde hem Sanat Konseyine hem de sanat üreticilerine en başından duyurmasıdır. Bunun yanında, Hollanda’da uygulanan bu modelde lobicilik ve politik rant arayışları gözlenen durumlardır.
Üç ülke örneği Avrupa’da kültür politikasının idari yapısına ilişkin çok kaba bir bilgi vermektedir. Fransa, İtalya, İngiltere, Hollanda kültür ve sanatı destekleme veya finanse etme alanında belli başlı modelleri oluşturmaktadırlar. Almanya ve İskandinav ülkeleri ise daha farklı bir yapı sunmaktadırlar. Bu ülkelerde belediyelerin ya da yerel yönetimlerin kültür ve sanata olan ekonomik destekleri ve merkezi yönetimle yerel yönetimlerin kültür politikası anlamında bir hiyerarşiye sahip olmamaları bu ülkeleri çok farklı bir konuma yerleştirmektedir. Örneğin Almanya’da belediyeler kültür ve sanat alanında merkezi hükümetten oldukça bağımsız bir şekilde kültür ve sanat faaliyetlerini oluştururlar. Burada kültür politikasının idari örgütlenme biçimi üzerinde durduk. Mali yönüne ilişkin bir örnekle bu bölümü bitirebiliriz. Hollanda’da sahne sanatlarına ilişkin devlet desteği (sübvansiyon) ve gişe gelirlerine ilişkin aşağıdaki tablo, kültür ve sanat üretiminin finansal açıdan sadece piyasanın “terbiye” edici gücüne bırakılamayacağına ilişkin iyi bir örnek olmaktadır.
Tablo 1 . Hollanda’da Sübvansiyonlar ve gişe gelirleri
Sahne Sanatları ve Müzeler (kurum sayısı) | Her bir ziyaret için sübvansiyon, (1994-1997 ortalama euro) | Gişe gelirinin sübvansiyona oranı (1997) |
Dans (12) | 48 | 12:82 |
Senfoni orkestrası (10) | 41 | 24:76 |
Barok orkestrası (4) | 3 | 82:18 |
Müzikal grubu (17) | 16 | 36:64 |
Opera (3) | 120 | 22:78 |
Operet (1) | 40 | 22:78 |
Tiyatro (27) | 49 | 14:86 |
Gençlik tiyatrosu (13) | 25 | 18:82 |
Mim tiyatrosu (6) | 41 | 14:86 |
Kukla tiyatrosu (4) | 12 | 37:63 |
Bilimsel müzeler (4) | 56 | 3:97 |
Sanat müzeleri (4) | 7 | 30:70 |
Kültür tarihi müzeleri (15) | 13 | 19:81 |
Kaynak : Van der Ploeg (2006)
Yukarıdaki tablodan da görüldüğü gibi, kültür politikasının idari açıdan İngiltere ile Fransa modelinin ortasında tanımlayan Hollanda’da her bir ziyaret için ortalama sübvansiyon opera için 120 avrodur. Bu oldukça yüksek bir sübvansiyon miktarıdır. 22 liralık gişe gelirine karşılık 78 liralık sübvansiyon miktarı bulunmaktadır. Tiyatroda gişe geliri daha düşüktür. 14 lira gişe gelirine karşılık 86 liralık sübvansiyon miktarı bulunmaktadır. Devlet idari olarak farklı örgütlenme şekillerine sahip olsa da, kültür ve sanatı ekonomik olarak desteklemeye devam etmek zorunda kalmaktadır. Kültür ve sanat üretimi piyasaya bırakılamamaktadır. Burada temel sorun farklı idari örgütlenme biçimlerinin politik ekonomisidir. Diğer bir deyişle, farklı idari örgütlenme yapılarında politik ve ekonomik olarak kim kazanıyor kim kaybediyor sorusudur? Bu sorunun incelenmesi ise başka bir yazıya kalacaktır.
Sonuç Yerine
18 Mayıs 2013 tarihli gündelik gazetelerde Kültür Bakanlığı’nın bir sanat üst kurulu oluşturacağına ilişkin haberler yer aldı. Belli ki önümüzdeki günlerde tekrar devlet ve sanat ilişkisi çok yoğun bir şekilde gündelik tartışmalarda yer alacaktır. Gazetedeki habere göre Hollanda’dakine benzer bir yapılanma üzerinde durulduğu anlaşılmaktadır. Planın ayrıntılı ortaya çıkmadan ve plan yasal netlik kazanmadan, sadece gazetede okunanlar üzerinden yorum yapmak yanıltıcı olabilir. Bu bakımdan planın ayrıntılarını beklemekte yarar vardır.
Kaynakça
Ulldemolins, J..R. ve Arostegui, A.R.(2013) “The governance of national cultural organisations: comparative study of performance contracts with the main culturalorganisations in England, France and Catalonia (Spain)” International Journal of Cultural Policy, Vol. 19, No. 2, 249–269
Van der Ploeg, Frederic, 2006, The Making of Cultural Policiy: A European Perspective, Handbook of the Economics of Art and Culture, Elsevier.
Bu yazı İktisat ve Toplum Dergisi’nin 31-32 numaralı sayısında yayımlanmıştır.