Atatürk Kültür Merkezi, Taksim-İstanbul, 5 Haziran 2013 Çarşamba

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Mehmet K. Özel

akm00

nice haziran akşamlarında güneş batarken ışığın yumuşayıp sarı sıcak bir renk aldığı, gölgelerin uzadığı fuayesinde biraz sonra başlayacak konser veya gösteriyi heyecanla beklediğim;

nice kış gecelerinde etraf kupkuruyken girip üç saatlik operalar sonrasında lapa lapa kar yağarken dışarı çıktığım;

nice cumartesi sabahında idso konseri öncesinde büfesine divan’dan gelen croissant ve kahve ile kahvaltı yaptığım;

nice cuma sabahlarında ders ekip, arkadaşlarımla senfoni’nin genel provasını izlediğim;

güneşin ilk ışıklarında ayaz olan önündeki gişe meydanında nice konser ve festival kuyruğunda bilet almak için saatlerce -ve hatta bazen gecelerce- beklediğim;

yine önündeki meydanda buluşmak için nice arkadaşıma veya ilk defa tanışacaklarıma randevu verdiğim;

nice defalar arabayla gümüşsuyu trafiğinde kalıp gösteriyi kaçırma tehlikesi atlattığım;

nice defalar otoparktan kapısına rüzgar yiye yiye yürüdüğüm;

çoğunlukla ikinci balkonundan nice festival konseri izlediğim;

çocukken nice opera gösterisinde uyumamak için ayakkabılarımı çıkarıp soğuk zemine çoraplarımla bastığım;

beni büyüleyen nice yerli ve yabancı sanatçıyı ve gösteriyi büyük salonu’nda izlediğim;

galerisinde nice sergi gezdiğim;

sinemasında nice filmler, oda tiyatrosu’nda nice piyesler izlediğim;

imza almak için kulis çıkışında nice sanatçıyı beklediğim;

korkuluk detaylarına, seramiklerine, fuayesindeki dans eden çift heykeline, koltuklarına, sehpalarına, trabzanlarına, duvarlarındaki tablolara hayran olduğum;

mimarlık okuduğum halde bu modernist, otoriter ve soğuk yapıdan nefret etmediğim, bilakis ona taparcasına hayran olduğum;

içinde çocukluğum, ergenliğim, gençliğim, ve iş hayatına atıldığım yıllardan bir sürü anı biriktirdiğim;

benim için istanbul’da vazgeçilmez bir mekan; büyülü bir mekan, bir “sanat sarayı”, bir “sanat tapınağı” olan AKM..

atatürk kültür merkezi!

beş yıldır kapalı.

bir dizi inatlaşmanın ortasında kalan masum bir yapı; görmüş geçirmiş, yaşlanmış, yıpranmış.

bakıma ihtiyacı vardı sadece.

“yıkıldı yıkılacak” derken, şimdilerde yıkılmaktan beter hale getirilmiş; lime lime edilmiş, hırpalanmış, soyulmuş, parçalanmış.

bir deri bir kemik, iskeleti kalmış sadece.

koca bir dev gibi heybetli olan bu güzelim yapıda bir tek büyük sahne hatırlatıyor eski günleri; kedi yolları, asansör, merdivenler, ışık spotları için açılmış delikler, uyarı levhaları, ağırlık ipleri-kolları-manivelaları, perde barları ile..

AKM’nin sahne arkasına hiç ayak basmamıştım; hep, bir seyirci olarak sevdalanmıştım AKM’ye.

bugün ilk defa sahne üstünde, sahne arkasında, prova salonlarında, kedi yollarında, ışık köprülerinde dolaştım AKM’nin; ya da, o mekanlardan geriye ne kalmışsa oralarda.

hüzünle, gözlerimde yaşlarla, öfke ve çaresizlikle!

ama; dışardan, meydandan, parktan gelen seslerle de umutlanarak..

akm03

AKM’nin çok sayıda fotoğrafı için tıklayınız..

Danzon

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Mehmet K. Özel

Yanıtla