İDOB'tan Dünya Dans Günü'ne özel kutlama

Pinterest LinkedIn Tumblr +

dans_gunuİstanbul Devlet Opera ve Balesi 29-30 Nisan 2013 tarihlerinde Süreyya Opera Sahnesi’nde Dünya Dans Günü’nü kutluyor.

İstanbul Devlet Opera ve Balesi Dünya Dans Günü’nü her yıl olduğu gibi bu yıl da farklı bir etkinlikle kutluyor.

Dans Haftası Etkinlikleri çerçevesinde İDOB, İstanbul’da geleceğin sanatçılarını yetiştiren M. S. Ü Devlet Konservatuarı’nı 29 Nisan Pazartesi günü, İ.Ü. Devlet Konservatuarı’nı ise 30 Nisan Salı günü Süreyya Opera Sahnesi’nde ücretsiz olarak seyirci ile buluşturuyor.

Bale Anasanat Dalı Başkanlığını Prof.M. Dilek Evgin’in, Bale Anasanat Dalı Başkan Yardımcılığını Prof. Ayşin Kabalak’ın, Repertuar ve Klasik Bale Koordinatörlüğünü Natalia Khmeleva’nın, eğitmenlikleri  Melis Bayatlı, Evleyn Tunçsav, Gökçe Sönmemiş’ in  yaptığı Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı, Dans Haftası Etkinliğine  “Balenin Yıldızları” adı altında topladıkları 2 perdelik çalışma ile katılıyor. Program La Bayadere, Uyuyan Güzel, Kuğu Gölü, Giselle gibi dünyaca ünlü bale eserlerinin önemli bölümlerinden oluşuyor.

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı ise Harlequinade, Kuğu Gölü, Don Quixote gibi önemli eserlerden seçmeler ve Le Corsaire balesinin bir perdelik bölümü ile Dünya Dans Haftası Etkinliği’nde  sahneye çıkıyor. İ.Ü. Devlet Konservatuvarı öğrencileri geceye, Bale Anasanat Dalı Başkanı Oral Yazıcı, Yrd. Doç.Zehra Tarım Özbal, Natela Arobelidze, Sergo Tereşenko, Murat Kurtulmuş, Zeynep Tutucu, Mercan Selçuk, Gizem Tokgöz yönetiminde hazırlandı.

Kadiköy Süreyya Opera Sahnesi’nde 29 ve 30 Nisan 2013 saat:20.00’de gerçekleşecek olan etkinliklerde İDOB, sanat severleri genç yetenekleri alkışlamaya davet ediyor.

Ayrıca Dünya Dans Günü çerçevesinde Türkiye çapında gerçekleşecek tüm etkinlikler, bu yıl Türkiye Dans Bildirisini kaleme alan İstanbul Devlet Opera ve Balesi Müdürü ve Sanat Yönetmeni Sn. Suat Arıkan’ ın bildirisi ile açılacak:

“Biliyoruz ki; sözün yetersiz kaldığı, sessizliğin doruk noktasında, aşktan nefrete kadar, her türlü duygunun gücünü; çoğu kez müziğin ritmiyle, ama isterse sadece kendi iç ritmiyle, bir bedenden başka beden(ler)e, coğrafi sınır ya da ekonomik, etnik, kültürel, siyasal, din, dil engeline  takılmadan, en zarif şekilde ifade edebilen, ruh ve beden ilişkisinin en güzel anlatımı olan dans – insanlık tarihi kadar – köklü  geçmişiyle  sonsuza kadar yaşayacak.

Asıl soru: “BEN dansın neresindeyim?”

Bu, yalnızca bireysel bir soru olmamalı.

“BİZ dansın neresindeyiz?”

Her birey ve her toplum, bu soruyu kendine sormalı ve dürüstçe vereceği yanıtla; kendisinin, yaşamın neresinde olduğunu görmeli. Neslini sürdürebilme içgüdüsüyle, sadece beslenip üremeyi hedef almış bir yaratık mı? Yoksa gerçek anlamda bir insan mı(yız)?

Sofrası pek zengin olmayan bir latin amerika yerlisi, şarkısında: “soframda pek birşey yok,ama olsun ben diğerlerinden daha zenginim, çünkü benim ritmim var” diyerek coşkuyla dans ediyor..

Gerçek zenginliğin ne olduğunu bilmek, sanıyorum bizi biraz daha İNSAN yapıyor.

Sanıyorum; ritmimizi keşfedip, zenginliklerimizi sınır tanımadan, hemen bugün, hiç zaman kaybetmeden paylaşıp birleştirebildiğimiz ölçüde, dünyayı kurtarabileceğiz.”

Showtvnet

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.