Ömer F. Kurhan
Geçen sezon Onk Ajans’ın adı İstanbul Şehir Tiyatroları’nda sahnelenen ve daha sonra gösterimden kaldırılan “Rosenbergler Ölmemeli” oyunu vesilesiyle sık sık duyuldu. Onk Ajans, ticari haklar bakımından Türkiye temsilciliğini yaptığı “Rosenbergler Ölmemeli” adlı eserin yazarı tarafından sahnelenmesine izin verilmediği bilgisine her nedense sahip olamamıştı. Durum ancak oyun sahnelendikten sonra anlaşılınca da, kabak İstanbul Şehir Tiyatroları’nın başında patlatılmıştı.
Aynı ajans Bertolt Brecht’in oyunlarının Türkiye’deki ticari haklarını da üstlenmiş. Bu defa, her nasılsa, büyük bir başarı kaydederek bu oyunların sahnelenmesini engelleyen herhangi bir pürüz olmadığı bilgisine ulaşmış görünüyor. Sonra da, BÜO’dan, daha doğrusu “Ben sizi değil, müdürünüzü muhatap alırım” diyerekten Boğaziçi Üniversitesi Rektörlüğünden telif ücreti talep etmiş. Çünkü Ankara Tiyatro Festivali kapsamında oyunun biletlerinin satıldığını duymuş ve bunu ticari bir faaliyet olarak değerlendirmiş.
Festival organizatörlerinin BÜO ile kurulan ilişkinin ticari ya da kâr amaçlı olmadığını belirten bir açıklama yapması bir işe yaramamış. Amatör mamatör dinlemem, mahkemelik oluruz filan deyip üniversite yönetiminden bir şeyler koparmayı başarmış. Anlaşıldığı kadarıyla, üniversitede bu işlere bakan hukukçu her kim ise, yasalarda belirsizlik var, mahkemelik olmaya değmez, ver kurtul en iyisi olabilir gibi bir sonuç çıkarmış.
BÜO’nun Brecht’in oyununu ticari bir amaçla sahnelemediği çok açık. Bunu niçin Onk Ajans anlamaya yanaşmamış ve ısrarla amatör bir tiyatro topluluğunu ticari sistemin içine dahil etme çabası içine girmiş? Belki de şundan şüphelenmiş: Ankara Tiyatro Festivali BÜO’nun emeğinden kârlar elde edip birilerinin ceplemesini sağlıyor, ama bu arada yazarları ihmal ediyor. Varsayalım ki durum bu; o zaman BÜO da mağdur hale gelir, çünkü kendisinden habersiz emeği ticarileştirilmiş ve amatör tiyatro kimliği kötüye kullanılmış olur. Fakat Onk Ajans BÜO’nun peşine düşüyor ve kurumsal muhatabım ”müdürünüzdür” diye tutturuyor.
Kelimenin gerçek anlamında amatör sanat, kapitalist ilişkilerin egemen olmadığı bir faaliyet alanıdır. Aslında genel olarak tiyatro, mesleki olarak icra edilse bile, kapitalist işleyişe yedirilmesi zor bir sanattır. “Müzelik hale mi geliyor?” tartışmalarının altında yatan aslında budur. Tiyatro alanında bilimsel ve sanatsal araştırma faaliyetlerinin bile örneğin atölye turizmi biçimi almaya başlaması, tiyatroyu kapitalizme uydurma çabasının bir sonucudur. Sorun şu ki, amatör tiyatro, tanımı ve doğası itibariyle kapitalist ilişkilerin bir unsuru haline gelemez.
Onk Ajans sayesinde durumun hiç de böyle olmayabileceğini öğrenmiş olduk. ONK Ajans’ın temsilciliğini yaptığı ve Brecht’in eserlerinin yayın hakkını elinde bulunduran yayınevi de açıkça belirtmiş: Amatör tiyatro yapımları da telif ödeme yükümlülüğüne sahiptir.
Durum bu olunca, aslında ONK Ajans’a kızmak değil de üzülmek lazım: Çünkü Türkiye’de hâlâ amatör tiyatroyu koruyormuş gibi yapan yasalar var. Bu arada Bertolt Brecht’in Karl Marx’ın Kapital’ini rehber edinmiş (ben yazdıklarının yalancısıyım), sosyalist bir sanatçı olduğunu hatırlamakta fayda var. Bu meseleye apayrı bir çarpıcılık katıyor.
Nasıl olmuşsa olmuş, bir şekilde Brecht’in anti-kapitalist eserleri kapitalist neoliberal saldırganlığın metası haline getirilmiş. Yani sahnede Brecht’in anti-kapitalist eserlerini seyredeceğiz, ama bu kapitalizm tarafından metalaştırılması, ona göre dolaşıma sokulması şartıyla olabilecek. Aslında kapitalizmin egemenlik iddiasının ötesine geçip, kendisini tanrı ilan etmesinin çarpıcı bir görünümü ile karşı karşıyayız. Brecht’in eserlerinin yasaklara konu olmasının demokratik alternatifi de bu oluyor.
Bazen yakınma ve şikâyetler yükseliyor: Niçin tiyatro alanında muhalefet sönük? Gençlik nerede? Canı yanan bağırıyor, sonra herkes kendi işine dönüyor vs. Şekilde görüldüğü gibi, tiyatro bir değişim yaşıyor. Bu değişim içinde mesela amatör tiyatronun tasfiyesi olgusu da var.
BÜO, Boğaziçi Üniversitesi yönetiminin Onk Ajans’la uzlaşma ve telif ödeme tavrından hoşlanmamış. Çağın gerisinde kalmış; çünkü amatör tiyatronun da olabildiğince ticari olarak servis edilmesi gereken bir girişim haline gelmeye başladığı çok açık. Amatör tiyatro yapan topluluklara para yardımı gibi bir absürtlük olabilir mi? Türkiye’de amatör tiyatroyu destekleme iddiasındaki Kültür Bakanlığı’nın icraatlarından birisi de bu olmuştur. O zaman mekân kiralamak için paraya ihtiyaç duyan bir amatör topluluktan niçin ayrıca bir de telif ücreti talep edilmesin ki? Yıllar önce bir toplantıda, bir tiyatro topluluğu amatör tiyatro yapmak istedikleri halde nasıl defter tutmak zorunda kaldıklarını ve ticari sistemin içine çekildiklerini anlatmıştı. Okul tiyatrolarının biraz dokunulmazlığı var gibiydi, Onk Ajans’ın girişimiyle bu da ortadan kalkıyor.
Denilebilir ki, bu gidişattan niçin BÜO’lu öğrenciler rahatsız oluyor? Sonuçta iyi kötü bir telif ödendiyse, bu öğrencilerin cebinden çıkmadı. Onlar işine gücüne baksın ve okul yönetiminin cömertliğine şükretmeyi öğrensinler. Bununla da yetinmesinler: Oyunlarına, şenliklerine sponsor, hami arayışına çıkıp okul bütçesine yük olmamayı öğrensinler. Çünkü neoliberal kapitalist “terbiye” bunu gerektiriyor.
Bu meselenin bir de alternatif tiyatro kulvarına etkileri var; bunu da görmek gerekiyor. Mesela uzun süredir İstanbul Amatör Tiyatro Günleri diye bir şenlik düzenleniyor. Bu şenlik, okul ve yerel yönetimlerin, hatta amatör tiyatro bölgesine pozitif yaklaşan özel tiyatroların verdiği alt yapı desteğiyle ve en önemlisi seyirci ve tiyatrocu katılımcıların maddi, parasal desteğiyle kotarılır.
Bu alternatif bir modeldir. Şenlik seyircilere müşteri ya da “bedava hizmet” mantığıyla yaklaşmaz. Şimdi bu durumu gören Onk Ajans, kağıda, beze filan para veriyorsunuz, oynadığınız oyun metinleri mal değil de patlıcan mı, verin paramızı derse ne olacak? Bu alternatif işleyişi yaşatmak için üstüne para veren tiyatrocular ve seyirciler var, maliyet hesaplarına bir de ONK Ajans’ın telif ücretlerini mi ekleyecek? Durum böyle olacağını gösteriyor.
Telif hakları meselesi, mesleki bir çerçevede icra edilen oyunlardan elde edilen gelir içinde, sözgelimi metni, müziği, görüntüsü vs. kullanılan sanatçıların emeklerinin karşılığının verilmesi gibi makul ve haklı bir talepten doğar. Fakat ayrıntılara inildikçe, gerek bu hakların nasıl kullanılacağı gerekse mülkiyetin niteliği tartışma konusu olur. Yasaların düzenlenme mantığını kapitalizm, giderek neoliberalizm belirlemeye başladığında, resmi hukuk düzeyi bir engel, ayrı bir mücadele alanı olarak biçimlenmeye başlar.
Onk Ajans ve temsilcisi olduğu yayınevi, kapitalizme içkin bir eğilimin egemenlik iddiasının ötesine geçerek hangi noktaya gelebileceğini tiyatroculara gösteriyor. Fakat mesele tabii ki çok daha kapsamlı ve tiyatroyu aşıyor. Sosyal hayatta zaten baskı altında tutulan ve gelişmesi engellenen sosyalizan eğilim ve pratiklerin tümden tasfiyesini içeren saldırganlığın kapsamı dünya çapındadır. Tartışmalar ilerledikçe bu noktanın daha iyi anlaşılacağına inanıyorum.
2 yorum
İşin içine para girdiğinde yani sergilenen oyun ücretlendirildiğinde bu ticari bir iş olur. Ticari bir kazanç sağlanıyor ise eser sahiplerinin telif istemesi gayet doğaldır. ‘Amatör’ sözcük anlamı itibariyle ücret almadan çalışan demektir… Bir işi para kazanmak için değil, yalnız zevki için yapan (kimse), özengen, özenci, profesyonel karşıtı, Meslekten olmayan, kazanç göstermeksizin sırf hevesinden ötürü bu işi yapan. Acemi, tecrübesiz (hevesli).
🙂 Sanıyorum “amatör” ne anlama gelir bir bilgilendirme yapmak gerekiyor. “Amatör”ün en iyi Türkçe karşılığı, “aşık” olabilir. Kelimenin etimolojik kökeni yeterince açıklayıcıdır.
Kar amaçlı yapılmayan işlerin gözden düşürülerek mesela acemilik ile özdeşleştirilmesi kapitalizmin egemenlik iddiasının bir sonucudur ve giderek beyinlere kazınmıştır. Bu anlayışa göre, Kafka da acemi bir sanatçıdır. Çünkü onun eserlerinin piyasa dolaşımına girmesi, vefatından sonradır. Profesyonel yazar değil, yazmaya aşık, yani amatör bir yazardır.
Mesleki olarak icra edildiğinde, bir sanatın üreticilerinin telif haklarına sahip olması gayet doğal, ve makuldur. Yani bir oyundan sadece oyuncular kazanacak diye bir şey olmaz. Kapitalizm ise, entelektüel etkinliği bir meta, kâr getirmesi mecburi bir şey olarak dolaşıma sokar.
Para da, ticaret de kapitalizmden önce vardı. Kapitalizm onu yeni bir yorumla ele aldı. Amatör tiyatro da parasız yapılmaz. Sözgelimi kostüm için harcama yapar. Fakat oyuncu emeğini maaş, ücret gibi işleyişlerden uzak bir şekilde değerlendirir. Ona geçimi için bir ödeme yapılmaz. Fakat Onk Ajans’a göre bir yazarın eserini kullanacaksa, o bir mal gibi, mecburi bir harcama kalemi gibi değerlendirilmelidir. Mesleki düzeyde kâr etsin ya da zarar etsin, bu beni ilgilendirmez diyor. Amatör düzeyde zaten geçim amaçlı bir para dolaşımı olmaz.
Dananın kuyruğu da burada kopuyor. Kapitalizm tanrı olduğunu ilan etmeye kalktığında, amatörlük “acemilik” oluyor, para mutlaka kâr amaçlı oluyor, telif ödemesi yapılan eser mal bedeli girdisi olarak işlem görüyor vs…
Bu tür tartışmalarda, eğer iyi niyet varsa, okur yazarlığın yeterli olduğu sınırlı bir araştırma, amatörün ne olup olmadığı vs. konularında bilgilere ulaşmak için yeterlidir. Kapitalizmin dayatmalarını, absürtüklerini Allah’ın ayetleriymiş gibi tekrarlamak aydınlatıcı olamıyor.