Sezin Gündoğan
18. İKSV İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında, Fransız Kültür Merkezi ile İKSV’nin işbirliği sonucunda Jean-Pierre Thibaudat ile Türkiyeli katılımcıları bir araya getiren bir eleştiri atölyesi gerçekleşti. 1978-2006 yılları arasında Fransız Libération gazetesinde çalışmış tiyatro eleştirmeni Jean-Pierre Thibaudat eleştirmenliğin yanı sıra Passages à Metz isimli festivalin sanat danışmanlığını yapıyor. Tiyatro yazılarını “Théâtre et balagan” isimli blogunda yayımlıyor.
27 Mayıs Pazar günü başlayan atölye kapsamında Jean-Pierre Thibaudat ile biri tanışma toplantısı olmak üzere 5 buluşma gerçekleşti ve festivalin 5 oyunu birlikte izlendi. Özellikle gazeteci profiline sahip tiyatro yazarlarının katılması istenen atölyede çeşitlilik içeren bir katılım vardı: TEB (Türkiye Eleştirmenler Birliği) üyesi eleştirmenler, gazete ve internet sitelerinde tiyatro yazıları yayımlanan yazarlar, tiyatro dersi veren akademisyenler, eleştirmen adayları, tiyatrocular, haberciler vs. Herkesin paylaştığı katılma sebebi ise “merak”tı: Fransa’da tiyatro eleştirisi nasıl yapılıyor, bu işin yöntemine dair neler öğreneceğiz? Mimesis Sahne Sanatları Portali’nde tiyatro haberleri yazan biri sıfatıyla katıldığım atölye aynı zamanda Mimesis’te derinleştirerek ilerletmek istediğimiz “tiyatroda eleştiri” dosyası için ön açıcı olabilirdi.
Sistematiği olan ve eleştiri yazısı formülü üretme iddiası taşıyan bir atölyeden ziyade tiyatro ve sanatla ilgili sohbetler şeklinde ilerleyen toplantılarda Jean-Pierre Thibaudat’nın eleştiri kavramına yaklaşımı ve uygulama konusundaki deneyimleri ekseninde konuşuldu. Jean-Pierre Thibaudat, festivalde izlenen oyunlardan bazıları üzerine “bu oyuna eleştiri yazısı yazacak olsaydık yazıyı nasıl kurardık” sorusu etrafında tartışırken, eleştiri yazısı yazımında önemli noktaları vurgulamış oldu. Bu atölye görünüşte eleştiri yazan sıradan seyirciye değil bu işi düzenli ve uzman olarak yapan kimselere yönelikti. Ancak Fransız eleştirmenin bahsettiği ve bu yazıda özetleyeceğim temel kriterler uzman olsun olmasın eleştiri yazısı yazmak isteyen herkesin dikkate alabileceği basit bir çerçeve sunabilir.
Eleştirmen Kimdir?
Jean-Pierre Thibaudat’ya göre eleştirmen, sahnelenen prodüksiyon ile o oyuna gitme potansiyeli olan seyirci arasında bir aracıdır. Eleştirmen de aslında yalnızca bir seyircidir, ancak tiyatronun içinde olduğu için tiyatro terminolojisine ve kavramlarına hakim olması gereken bir seyirci. Yeri geldiğinde izlediği oyunun tiyatro tarihinde ve ortamında nereye oturduğunu değerlendirebilecek bilgi birikimine sahip olmalıdır. Özellikle yeni metinleri bu perspektiften değerlendirmek tiyatronun geleceğine katkı yapması açısından kritiktir. Eleştirmen sıradan seyirciden daha çok oyun izlediği için tiyatro camiasının içinde, ancak mesafe koyarak eleştireceği için de dışında konumlanır.
Oyunu Bilmeyenleri Hesaba Katarak Yazın
Sahnelenen bir tiyatro oyununun, sinemadan farklı olarak, “tekrar”ı yoktur. Yani oyun metni geleceğe kalsa bile o oyunun zamanında nasıl sergilendiğini merak eden biri için oyunun yeniden sahnelenmesi mümkün değildir. “İzlediğiniz oyunlar hakkında yazı yazarken bu noktanın mutlaka akılda tutulması gerekir” diyen Thibaudat’ya göre “yıllar sonra o oyunun nasıl sahnelendiğini merak eden birinin ulaşabileceği tek malzeme sizin yazınız olabilir.” O nedenle yazıların oyunun nasıl sahnelendiğine dair ipuçları içermesi ve oyunu izlemeyen birinin anlayabileceği şekilde betimleme taşıması önemlidir.
Eleştirmenin Çalışma/Yazma Yöntemi Nasıl Olmalıdır?
Her eleştirmenin çalışma-yazma yönteminin aynı olması beklenemez. Thibaudat için izleyeceği oyunları, herhangi bir uyaran ve ön yargı etkisinde kalmadan izlemek önemli bir değerlendirme kriteridir. Oyunu hiçbir araştırma yapmadan, metni okumadan izlemeyi tercih eder. Onun için araştırma zamanı oyun sonrasıdır; oyunun kendisinde iz bırakan noktalarını hatırlayarak yazısının çerçevesini oluşturur. Eğer bilmediği bir metinse oyun metnini de oyunu izledikten sonra okuyan Thibaudat sağlıklı bir değerlendirme için metin okumanın önemini vurguluyor.
Thibaudat eleştiri yazısının, oyunun tüm unsurlarını değerlendirmek gibi bir iddiası olamayacağını savunuyor. Ona göre, bir prodüksiyonu oluşturan tüm unsurların başlık başlık ele alındığı yazılar değil, oyunun bütünü üzerinden öne çıkan noktaları değerlendiren eleştiri yazıları daha sağlıklı bir inceleme içerir.
Eleştiri Yazısı mı Reklam mı?
Bir oyunun prömiyerinden önce yazılmış her yazı, üstü kapalı reklamdır; gerçek bir eleştiri yazısı değildir. Eleştiri yazısı mutlaka prömiyerden, oyun asıl seyirciyle karşılaştıktan sonra yazılmalıdır. Yazılarda reklam kokan cümlelerden de kaçınmak gerekir: “Bu oyunu mutlaka görmelisiniz”, “bu oyuna hemen gidin”, “bu oyunu kaçırmayın”. Thibaudat’ya göre bu mesele o kadar önemlidir ki mümkünse Eleştirmenler Birliği gibi yapılar bu cümlelerin kullanılmasını yasaklamalıdır.
Yazı kime hitaben yazıldı?
Yazının hangi yayın organı için yazıldığı, dolayısıyla kimlerin okumasının hedeflendiği önemlidir. Bunun hem sayfa sınırlaması açısından hem de okuyucuların beklentisi açısından dikkate alınması gerekir. Ayrıca özellikle basılı yayın organlarında yer sıkıntısı yazının içeriğini belirleyebilir.
Genel okuyucu için yazılan yazılarda belli oranda somut bilgi vermek gerekir. Eğer bir tiyatro yayını söz konusuysa bir adım öteye gidip o oyunun o günün tiyatro ortamında ve tiyatro tarihinde nereye oturduğunu da yazabilmek gerekir. Bunun da bir adım ötesi tiyatroculara yönelik yazılmış daha ayrıntılı inceleme ve bilgi içeren yazılara varır.
Sadece bilgilendirmeye tutunan, oyun hakkında ne düşünüldüğü muğlak bırakılan yazılara eleştiri yazısı demek doğru değildir. Bu tür yazılar yalnızca tanıtım olarak adlandırılabilir. Eğer bir yazıda oyunu gerçek anlamda tanıtmak ve eleştirmekten ziyade süslü bir dil kullanılıyorsa, bu dil yazarın kendini gösterme çabasından başka bir yere oturmaz. Tiyatro eleştirisinin edebi bir metin olduğu görüşünün uzantısı olan bu süsleme eğilimine günlük gazetelerde sık rastlanır ve referanssız söz oyunlarından öteye geçemez.
Kimi Eleştiriyorsunuz?
Thibaudat’ya göre olumsuz eleştiri yazarken dikkat edilmesi gereken en önemli husus kimi eleştirdiğinizdir. Bu alanda deneyimli, pek çok prodüksiyon çıkarmış bir grup veya kişinin mi, bu işe henüz başlamış gençlerin mi yazıya konu edildiği olumsuz eleştiride belirleyicidir.
Thibaudat eleştiriyi kaldırma kapasitesine ve kendisine yanıt üretme imkanına sahip deneyimli bir kişi veya grup hakkındaki olumsuz eleştirilerini yazmaktan çekinmiyor. Ancak, deneyimli olmayan genç gruplar hakkında yazacak olumlu bir şeyi yoksa yazı yazmamayı tercih ediyor. Onun yerine bu gruplarla yüz yüze görüşerek eleştirilerini dile getiriyor. Sebebini de şöyle açıklıyor: “Fransa’da tiyatro için finansal kaynak ararken hakkınızda çıkmış her türlü yazı bu kaynağın size ulaşmasında belirleyici. Sadece finansal kaynak konusunda değil, pek çok konuda çalışırken hakkınızdaki yazılar size referans oluyor. Bu işe yeni başlamış kişi ve gruplar hakkında olumsuz yazmak demek onların tiyatro hayatlarını bitirmek demek.”
Eğer herhangi bir oyun hakkında, köşesini boş bırakmamak veya başka zorunluluklardan dolayı eleştiri yazısı yazması gerekiyorsa ve yazabilecek olumlu bir şeyi yoksa metni ve tiyatroda durduğu yeri ele alıp değerlendirmeyi tercih ediyor. Bunu bir yöntem olarak da öneriyor.
Bugüne kadar haklarında olumsuz değerlendirmeler yazdığı pek çok arkadaşının kendisine küstüğünü belirten Jean-Pierre Thibaudat “demek ki gerçek arkadaşım değillermiş” diyor ve eleştirmenin yalnızlığını vurguluyor. Bir eleştirmenin sürekli aklında tutması gereken cümle ise şu: “Eleştirmek kolaydır, sanat yapmak zor”.
Bu Grup Bir Daha Bir Araya Gelecek mi?
Bir oyun hakkındaki düşünceleri usturuplu ve doğru şekilde yazıya dökme konusunda Jean-Pierre Thibaudat’nın deneyimlerini dinlediğimiz atölye, yürütücünün kendisi gazeteci/eleştirmen olduğu için doğal olarak gazeteci/eleştirmenlere yönelik bir dilde ilerledi. Ama sadece tiyatro oyunları yazmakla yükümlü gazetecilerin sayısının bir elin parmaklarını geçmeyeceği Türkiye’de bu kadar keskin tiyatrocu/yazar/eleştirmen ayrımlarına sahip değiliz. Burada Thibaudat’nın verdiği bazı örneklerdeki gibi “köşe doldurmak” amacıyla zoraki yazılan eleştiri yazıları üretildiğini pek sanmıyorum. Toplantılar sırasında da gündem olduğu gibi eleştirmenlikten para kazanan kişi sayısı oldukça az. Gönüllülerin çoğunluğu oluşturduğu bir eleştirmenler/tiyatro yazarları camiasını gördükten sonra Thibaudat’nın şu soruyu sorması normal: “Aynı alanda çalışan, çoğu kez yolları kesişen sizler nasıl olur da bugüne kadar bir masa etrafında toplanmamış olursunuz?”.
Türkiye için bir eleştiri geleneğinden bahsetmek kolay değil. Hem mevcut eleştiri kültürüne hem de tiyatro ortamına katkı sunabilecek şekilde eleştiri kavramı ve pratiklerinin masaya yatırıldığı eleştirmen toplantıları bildiğim kadarıyla gerçekleşmiyor. Eleştirmenlerin ve tiyatrocuların karşılaştığı platformlar genelde birbirini şikâyet etme zeminine dönüşüyor. Çeşitli forum alanlarında ise tartışmalar eleştiri yazısının niteliğinden ve neye katkı yaptığından ziyade “kimin eleştiri yazısı yazma konusunda ‘ehil’ olduğu” çerçevesine sıkışıyor. İnternet blogları, sosyal medya gibi araçlarla her türlü oyun eleştirisinin rahatlıkla dolaşıma girdiği bir dönemde “eleştiride ehliyet” tartışması da eleştiren/eleştirilen anlaşmazlıkları da işin özünü saptırmaktan başka işe yaramıyor.
Bu ortamın özellikle son dönemlerde hakimiyetini artırmasıyla Mimesis bahar aylarında “Tiyatroda Eleştiri” başlıklı bir panel düzenlemişti. Panelde eleştiri kavramı ve tiyatrodaki yeri en temelinden tartışılmıştı. Tiyatro ortamına ve tarihine katkı sunan nitelikli eleştiri yazıları üretilebilmesi ve bir gelenek oluşturma adına adımlar atılabilmesi için bu tartışma ve buluşmalar önemli bir yerde duruyor. Atölye katılımcısı eleştirmenler Jean-Pierre Thibaudat’nın tavsiyesine uyarak ayda bir kez toplanacaklar mı bilmiyorum ama bu konuyu akademi ile pratiği birbirini besleyecek şekilde yan yana getirerek ele almaya devam etmek gerekiyor.