[Hıncal Uluç’un Sabah Gazetesindeki köşe yazısını paylaşıyoruz.]
Gecenin yarısından da öte.. Saat biri geçmiş.. Oyun başlayalı 4 saat olmuş.. Açık Hava Tiyatrosu’nu dolduran binlerce seyirci ayakta, alkışlıyor.. Bitmek tükenmek bitmeyen alkışlar.. “Bir daha.. Bir daha” diye..
Ben en öndeyim.. Orkestra çukuru hemen önümde.. Şef, Hakan Elbir’e işaret etmeye çalışıyorum, “Yeter” diye.. Hakan orkestraya işaret ediyor.. Orkestra, altıncı kez giriyor, “Kalamış’tan bir vapur kalkıyor”a ve sahnede Zihni Göktay, genç arkadaşları Şenay Saçbüker ve Savaş Barutçu ile altıncı kez, dans ederek söylüyor şarkıyı..
Alkışlar dinmek bilmiyor.. Zihni bir adım öne çıkıyor ve seyirciye dönüyor..
“Çok teşekkürler ederim.. Ama ben bu oyunu daha da oynamak istiyorum.. Arkadaşlar genç ama benim dikkatli olmam lazım..”
Oyunun sonunda kuliste yakaladım Hakan’ı..
“Öldürecek misin Zihni’yi.. O yaşta adama altı bis olur mu” dedim..
“Rekorumuz 14, Hıncal Ağabey” dedi..
Zihni Göktay..
1884/85 sezonunda, 38 yaşında bu oyuna başladığında ordaydım.. 28 yıl sonra, 66 yaşında, hala ayni oyunda baş rol oynuyor.
Oyuna başladığı zaman henüz doğmamış olanlar şimdi yanında, onunla söyleyip dans ediyor..
Birlikte başladıkları, Suna Abla (Pekuysal), Birsen Kaplangı, Ersun Kazançel, müzikleri düzenleyen Esin Engin aramızdan ayrıldılar.. İlk kadronun geri kalanlarının hemen tümü, başta ilk orkestrayı yöneten Önder Bali, hep emekli oldular.
Bu 28 yıl boyunca ekip kim bilir kaç tur değişti.. Değişmeyen tek kişi Zihni Göktay!..
Dünya üzerinde 28 yıldır, hem de bir müzikalde şarkı söyleyip dans ederek, baş role devam eden bir kişi daha var mıdır, görmedim, duymadım.. Ama Zihni ediyor işte..
Nerde bu ülkenin medyası?. Nerde ünlü röportaj yazarlarımız?.. Ayşe Armanlar, Elif Aktuğlar, ötekiler..
Bir röportaj değil, hayatı roman bir adam var aramızda haberimiz yok..
Hadi devlet sanatı sevmez, devletin sanatçısı olmaz?. Peki siz nasıl gazetecisiniz?.
Nasıl oluyor da, 28 yıldır bir müzikalin baş rolüne çıkan “Dev” adamı fark etmezsiniz?.
Yahu Ayşe?.. Bu müzikali 28 sene evvel yeniden yaratan adam, senin kayınpederin Haldun Dormen üstelik..
Lüküs Hayat, Cumhuriyet’in Onuncu Yılı’na, sanatın (O zamanlar devletin sanatı ve sanatçısı olurdu) katkısı olarak, Muhsin Ertuğrul tarafından düşünülmüş, müzikleri Cemal Reşit Rey, metni Ekrem Reşit Rey, şarkı sözlerini Nazım Hikmet Ran yazmışlardı..
Zihni Göktay ve Arkadaşları 5 saate yakın süren oyunu bitirdikten sonra, 15 dakika gene ayakta alkışlanırken, fevkalade duygusal dakikalar yaşadık..
Kadro teker teker sahne önüne gelip seyirciyi selamladıktan sonra, yandaki ekrana döndü ve orada beliren, ayni rolü 1933’teki ilk temsilde oynayan ustasını selamladı..
Muammer Karaca, yan rollerden biri Memiş’e çıkmıştı.. Hizmetçi, büyük Şaziye Moral’dı.. Bedia Muvahit, Vasfi Rıza Zobu gene yan rollerdeydiler.. Daha kimler kimler..
Baş rollerde ise, çocukluğumun iki unutulmazı, bizi radyoların başına çivileyen iki dev, Halide Pişkin ve Hazım Körmükçü vardı.. Hazım’ı göremedim. Genç öldü. Halide Pişkin’e yetiştim.. 1940’larda, 50’lerde tiyatrolar turneye çıkarlardı.
Halide Pişkin, bugün sinema salonu olmayan Kilis’e, tiyatrosu ile geldi.. Ailecek gittik. Babam götürdü bizi.. Hisseli, ibretli, milli, hamasi bir oyun değil, operet oynadılar, 1950 yılında Kilis’te operet.. Ayşem Opereti..
Lüküs Hayat’ı 1933’te oynayanlar, Şehir Tiyatroları adlı okuldan yetişen ustalar oldular.. Kendi tiyatrolarını kurup, sanatı tüm yurda yaydılar..
Muammer Karaca mesela, kendi adını taşıyan tiyatrosu ile harikalar yarattı..
“Etnan Bey Duymasın” harika siyasaş bir taşlamaydı.. İstanbul’da izlediğimde, Muammer Karaca adına çok korkmuştum. Adnan Bey, oyunu Ankara Gençlik Parkı Açık Hava Tiyatrosu’nda en ön sırada izler, alkışlarken de ordaydım. Oyun sonunda kulise gidip, kendisi ile dalga geçen Muammer’i, Büyük Muammer’i kutlamıştı, Etnan Bey!.
Lüküs Hayat’ı yaşatanlar, Körmükçüler, Pişkin, Karacalar.. Vasfi Rıza ve Bedia Hanımlar hala yaşıyorlar.. Sonsuza dek yaşayacaklar..
O yıl, başvekil, o yıl İstanbul Belediye Başkanı kimdi, hatırlayan var mı?.