Başbakan’ın Devlet Tiyatroları ile ilgili açıklamaları  yıllardır zaten hiç bitmeden süren, sadece zaman zaman ara verilen bir  tartışmayı yeniden alevlendirdi: Devletin tiyatrosu olur mu? Bazı tiyatro  insanları Devlet Tiyatroları’nın şu anki modelinin bazı ufak tefek  değişikliklerle sürmesi gerektiği savunur, hatta bunu Türkiye’de tiyatro  sanatının savunulması olarak görürken, diğer bazı tiyatrocular Devlet Tiyatrosu  mantığının tümden yanlış olduğunu ve kaldırılırsa dünyanın yerinden oynamayacağını ileri sürüyorlar. Hükümet ise Belediye Tiyatrosu’nda yaşanan  yönetmelik değişikliği ile ilgili tartışmalara rest çeker bir tavır içerisinde,  AKM’nin yıkılıp yıkılmamasıyla ilgili tartışmalarda sergilediğinden çok daha  kendinden emin ve tepeden inmeci bir söylem kullanmayı tercih ediyor. Bu durum yeni bir  “çözümsüzlük” dışında bir şey üretmeyecek olan bir “çözüm”ün arifesinde miyiz  diye sormamıza neden oluyor.
Biz uzun süreden beri savunduğumuz bir görüşü yinelemekle  yetineceğiz: Son tartışmalar bağlamında da ortaya çıktığı gibi, Devletin Sanat’a  sağlayacağı desteğin nasıl olması gerektiğini tartışmak ile hükümetin kamuoyunu  hiçe sayan bir tavırla sanat politikalarını sanatçılara rağmen uygulamaya  koymasını eleştirmek bir ve aynı şey değildir. Devlet Tiyatroları’nın devletin  ve dolayısıyla hükümetin kontrolü dışında çalışan özerk yapılar olması pekala  mümkün. Şu anki haliyle göbeği tümüyle hükümetlerin vereceği bütçeye ve alacağı  kararlara bağlı olan bir kurumun çağdaş olduğunu, bu haliyle sürmesinin  tiyatromuz açısından daha iyi olduğunu  savunmak zor. Değişim kaçınılmaz.  Tiyatro dünyasının bu konuyu tüm yönleriyle tartışmaya devam etmesinde fayda  var. Ama aynı zamanda, mevcut hükümetin son yıllarda gittikçe güçlenen bir  biçimde “dediğim dedik, çaldığım düdük” tavrı göstermesine de her şeyden önce  birer vatandaş olarak karşı çıkmak boynumuzun borcu değil mi?
***
Biz bu “dünyevi” tartışmalara gömülmüşken önemli bir tiyatro değeri daha aramızdan ayrıldı. Cüneyt Türel kuşkusuz Türkiye tiyatrosunun yeri doldurulamayacak değerlerinden birisiydi. Ailesinin ve Türkiye tiyatrosunun başı sağolsun.