Nedim Saban
Birkaç gün önce genelde Şehir Tiyatrosu sanatçıların oluşturduğu kalabalık bir sanatçı grubu, İstanbullu tiyatroseverlerle beraber Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun önünde “Tiyatroma Dokunma” dedi..
Şehir Tiyatrosu ile ilgili bundan önceki son eylem, birkaç yıl önce tiyatro yıkılmaya başladığı günün az öncesinde tiyatronun önünde yapılmış, değerli Türkan Saylan da biz tiyatrocuların yanında olmuştu. Bu vesileyle kendisini anarken, bu yıl Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği Onur ödülünü alan tiyatro duayenlerimiz Gülriz Sururi ve Genco Erkal’ı kutluyorum.
Muhsin Ertuğrul Tiyatrosu’nun dönüştürülmesine karşı bir grup olarak, önceleri çok kalabalıktık. Tiyatro yıkıldığı zaman buldozerlerin altına yatacağını söyleyen Orhan Alkaya, genel sanat yönetmeni koltuğuna oturarak bizi şaşırtan ve ilk yalnız bırakan kişi oldu… Muhalif Alkaya, kısa bir süre için bu koltukta susturuldu, bu yıl ise kılıfına uydurulmuş bir tuşa basma sonucunda Alkaya’nın başarıyla sahneye koyduğu ve kapalı gişe oynanan Rossenbergler Ölmemeli oyunu sahneden kaldırıldı. Olay bir yönetim zaafı gibi sunuldu, suç tiyatro sanatına her zaman karınca kararınca destek olan Onk Ajans’a atıldı. Oysa, tekrar tuşa basılmış, bu kez de yeni genel sanat yönetmeni Ayşenil Şamlıoğlu’nu harcamak üzere harekete geçilmişti. Yeni genel sanat yönetmeninin adı kulislerde duyulmuş, yolculuğu çoktan başlamıştı bile! Bunu herkes biliyor, ama bilmezden geliyordu.
Yandaş olsalar belki saygı duyardım ama her dönemin düzendaşı olan kalemlerin tiyatroya gitme alışkanlıkları olmadığı halde, aniden Rosenbergler ile ilgilenecekleri tuttu! Zaman zaman samimiyetine güvenerek eleştirdiğim Ayşenil Şamlıoğlu’nun yaptığı işler son derece önemliydi. Alkışlanacağı yerde, Rosenbergler ile birlikte, Günlük Müstehcen Sırlar, Otobüs gibi oyunlar da sudan sebeplerle hedef gösterildi. Son günlerde de, “halkın vergileriyle neden Aziz Nesin oynanıyor” gibi gereksiz tartışmalar başlatıldı. Milyonlarca İstanbulluya ait olan bu kurum sadece iktidara hizmet etmeli gibi bir havayla, sanki ortada çok doğru dürüst muhafazakar oyun varmış da oynanmıyormuş gibi bir rüzgar estirildi.
Sözümona oyunlar tartışılarak gündem değiştiriliyor, sözümona ahlak dersleri veriliyor ama aslında alttan alta yeni bir yönetim modeli hazırlanıyordu.
Ayşenil Şamlıoğlu’nu en büyük hatalarından biri belki de sözgelimi İskender Pala’nın eserlerini sahnelememektir! Mesela Pala’nın telifi tıkır tıkır işlese, mesela hükümete yakın görünerek aslında hükümete de hükmeden tayfanın çıkarları korunsa acaba aynı tuşa basılır mıydı?
Mesela 98 yıllık köklü bir kurumun yönetim yapısının eskidiğini iddia eden bürokratlar, kendi yakınlarına kadro sağlansa, aynı abuk sabuk iddiaları tekrarlarlar mıydı?
Hazır iktidar ve muhalefet demişken, Şehir Tiyatroları’nın yönetmeliğini apar topar değiştiren yasa aniden il meclisinden geçerken, meclisteki CHP’liler ne yaptı? İstanbul’u yönetmeye aday olan Kılıçdaroğlu, AKM eyleminde şöyle bir görülmüştü. Peki, şimdi hiç bitmeyen kongreleri boşverip, kentin tiyatrosuna sahip çıkacak mı? İstanbulluların sanattan yararlanma hakkına müdahale eden bu tepeden inme değişiklik karşısında 21. Yüzyıl CHP’si nasıl bir tavır koyacak?
Birkaç yıl önce 27 Mart Dünya Tiyatro Günü’nde, tiyatro yıkılırken ortada pek az insan vardı. İlk eylemlerdeki kalabalık yavaş yavaş sindirilmiş, dağıtılmıştı. Bazı sanatçılarımız ise tesadüfen eylem saatine denk gelen bir bilgilendirme (!) toplantısında, Tepebaşı’nda hala ortada olmayan hayali bir projeyi anlatan Büyükşehir Belediye Başkanı’nı alkışladılar.
Tiyatro salonu dönüştürüldüğünde, belki de şu anda hakları için eylem yapan çok saygın sanatçılarımız bugünkü iktidarı alkışladılar. Açılış günü Başbakan’ın programı doğrultusunda oyun oynandığı için, tiyatronun sanatçıları Ümraniye’deki oyuna geç kaldılar. Muhsin Ertuğrul’un hiç kapatmadığı perde, lanet olası sıkıyönetimde sokağa çıkma yasağı sırasında bile kapanmayan perde, o gün saatlerce geç açıldı. Kurumun sanatçılarının yine gıkı çıkmadı. Kongre Vadisi’ndeki akıl almaz toplantılardaki güvenlik gerekçesiyle oyunlar günlerce iptal edildi, ne yazık ki kimse “tiyatroma dokunma” diyemedi!
Oysa Şehir Tiyatroları’nın özelinde, sanatın, eğitimin üzerinde oynanan oyun çok belliydi!
Bunu kavrayamayanlar, dünyada hiç görülmemiş bir sistemle bürokratların tiyatro yönetimini ele geçirmesine niye şaşırdılar ki? Kafa karışıklığı, bilgi eksikliği, suya sabuna dokunmama hali, biz tiyatroculara yakışmadı.
Suyun önüne çıkmak için artık geç kalınmış olabilir…
Bu suda boğulmamak için, sağduyulu sanatçılar olarak belediye başkanına, belki de kendisinin farkında bile olmadığı ayak oyunları anlatılmalı, bir an önce diyalog kurulmalıdır. Kadir Topbaş olaya sağduyulu biçimde yaklaşmalı, yeni yönetmeliği kurumun sanatçılardan görüş almadan hiçbir biçimde imzalamamalıdır. Bu yönetmelik hiçbir vicdan sahibinin imzalayacağı bir şey değildir. Hazırlandığı zaman sanatçılara danışıldıysa, kimlere danışıldığı açıklanmalı, kraldan kralcıların ayak oyunlarıyla aceleye getirilmemelidir.
Artık binalar, oyunlar, hatta insanları da aşan bir mesele var karşımızda…
Şehir Tiyatrosu İstanbullularındır belediyenin değil. Şehrin tiyatrosu oy verene değil, vergi verene aittir.
2012 Türkiyesi’nin kentlileri, İstanbul’lular ve İstanbul’da yaşamayı seçenler, daha iyi şeyler hak ediyor., Bunu talep etmekte kararlı ve sabırlı davranmalılar.
Geçmişte sınıfta kalınan tavır eksikliği, gelecekte iyi şeyler istemeye engel değil, aksine kamçılayıcı olmalı!
Bu yazı Nedim Saban’ın bugün Birgün gazetesinde yayınlanan yazısının Mimesis için yeniden ele alınmış halidir.
1 Yorum
BU HİKAYE YENİ DEĞİLDİR EN AZ 15 YILLIK MAZİSİ VARDIR.
Recep Tayyip Erdoğan İstanbul Belediye Başkanı oldu ve Şehir Tiyatrolarını kastederek “Sanat entelijasyonunu ezeceklerinia açıkladı SES ÇIKARMADILAR
AKP İktidar oldu. Şehir Tiyatrolarının kadrolarına Yeşil Sermayenin temsilcisi Al Baraka Türk den ve zaman Gazetelerinden kişiler danışman olarak atandı Ben Gericiler şehir tiyatrolarında kadrolaşmaya başladı yazdığımda Şehir Tiyatrolu Ali Taygun Tiyatro Tiyatro dergisinde 4 tam sayfa yazı yazarak beni Şehir Tiyatrolarına Bühtan etmekle (İftira atmakla) suçladı uzun uzadıya
AKP Şehir Tiyatrolarını katma bütçeden çıkardı ben bunun üzerine muhalefet yaparken şehir tiyatrolular pek de umursamadı
AKP simgeleşmiş bir salon olan ve Şehir Tiyatrolarının Genel merkezi konumundaki Harbiye Muhisn Ertuğrul Sahnesini yıkma ve bölgeyi para piyasasının kongre merkezi yapma kararı aldığında muhalefet ederken şehir tiyatrosunun sanatçı derneği ve onun başındaki kişiler belediyeyle el sıkışıp işbirliği yaptılar. Belediye başkanı büyük bir manevra ile en muhalif görünen isimleri, seçilmiş üyeleri atanmış yapıp şehir tiyatrolarının başına getirdi ve yıkımı adeta onlara yaptırdı
Harbiye yeniden bittiğinde sanatçılar belediye başkanıyla övgüler dizerek açılış yaptı ama kısa sürede bu damı akan salonu olmayan mekanın hiç de mükemmel olmadığı, çok amaçlı salon olduğu dahası göstermelik bir iki oyun dışında tiyatroya da tiyatroculara da kapalı olduğu hatta kongre zamanı genel sanat yönetmeni dahil hiç bir tiyatrocunun o sokağa girmesinin dahi yasaklanabildiği görüldü gene ses çıkarmadılar
Muhalifleri atayarak yıkımı onlara yaptıran belediye her şey bitince o arkadaşları kağıt gibi buruşturup çöpe atıverirken de yine ses çıkarmadılar
Şehir Tiyatroları konservatuarlılara vasıfsız işçi muamelesi yaparak ve adeta bir mal gibi adet hesabı vasıfsız eleman olarak sözleşmeli taşeron çalıştırırken de ben çok şey yazdım ama yine beni suçladılar.
Tek çözüm özerklik derken bazıları kafa karıştıravak söylemlerle gündem kapattılar.
Şehir Tiyatrolarında bütün bunlar yaşanırken müteakip defalar Taksim ve Harbiye de eylemler yaparken beş yada altı kişi dışında eylemde şehir tiyatrolu göremedik. Kendi salonlarının önünde bizler, hatta seyirciler hatta henüz öğrenci olan tiyatrocular eylem yaparken şehir tiyatrolular “Aman şahit yazarlar” korkusundaki komşu gibi perdelerinin arkasından içerden oturup bizi seyrettiler
Şimdi sondan bir önceki hamle yapıldı. Tamamen kapatılmasından bir önceki. Sanatçıların sanat kurumunda söz sahibi olamayacak.
Ve şimdi taraftar arıyorlar. Ellerinden gelen tüm kozları kullanıyorlar basındaki üç beş arkadaş çevresini kullanıp haber de olabiliyorlar. Ama tıpkı faşist katliamda sıra kendisine gelmiş papazın düştüğü durumdalar.
BENZER MUHAFAZAKAR BELEDİYE TASARRUFLARI İZMİT’TE, DENİZLİ’DE VE EN SON AFYON’DA YAŞANIRKEN DE BUNU KIRK DEREDEN SU KARIŞTIRIP TEORİZE EDEREK ABUK SABUK AÇIKLAMAYA ÇALIŞTILAR VE KİŞİSEL KÖR DÖVÜŞÜ GİBİ GÖSTERMEK İSTEDİLER. VE HATTA TARİH YAZDI Kİ GERİCİLERDEN FAŞİSTLERDEN TARAFTAR EDİNİP OMUZ VERDİLER YIKIMLARA KAPATMALARA EL KOYMALARA…
Bugün muhalefetin başına yine aynı kişiler geçmiş görünüyor. Hani şu gericiler şehir tiyatrosuna yerleştirilirken beni iftira atmakla suçlayanlar. Hani şu Muhsin Ertuğrul yıkılırken kıytırık ve her an geri alınabilecek makama salonlarını satanlar.
Yani kanserli hücreler yani asıl hemen sökülüp atılması gerekenler. Onların içerisinde olduğu bir muhalif duruşa ne kadar güvenilir? Yoksa bu muhalif başkaldırının amacı da yine sahne arkasında kendilerine paye verilmesi için bir gizli pazarlığın malzemesi mi? Yine bakın bize söz hakkı vermezseniz piyonlarımızla sizi sıkıştırırız taktiği mi? Onların önünde hatta içinde olduğu bir muhalif tavır mı? Hadi canım daha neler.
Hadi gelin tavla oynayalım. Daha eğlenceli ve zarlar bile daha dürüst