Mimesis Haber/ Tiyatrokare Nedim Saban yönetiminde yeni bir edebiyat uyarlaması olan Onca Yoksulluk Varken’in galasını dün akşam 20.30’da Profilo Kültür Merkezi’nde gerçekleştirdi. Oyuncu, yazar, eleştirmen pek çok tiyatro insanının arasında bulunduğu kalabalık bir seyirci grubuna yapılan gösterinin ardından salonun fuayesinde oyun üzerine sohbetler yapıldı. Ancak ne yazık ki sanatsal konuların yanında, alışveriş merkezi içerisine inşa edilen tiyatro salonlarının belki de en eskilerinden birisi olan Profilo Kültür Merkezi salonunun berbat akustiğinin, oyuncuların emeğini nasıl gasp ettiği meselesi de konuşulan başlıca konular arasındaydı. Bir süredir erozyana uğrayan tiyatronun edebi yönünü seyirciye yeniden hatırlatmayı amaçlayan bu uyarlamanın, yönetmen ve oyuncuların samimi çabası sayesinde fuayede konuşma fırsatı bulduğumuz bazı kişilerde oyunu başka bir salonda yeniden izleme isteği yaratması bile kendi başına oyunun bir başarısı olarak görülmeli. Emek Sineması örneğinde gördüğümüz gibi “eski salonlarımızı yıkalım, alışveriş merkezleri içinde süper lüks yenilerini yapalım” diyen anlayışa “gölge etme başka ihsan istemez” demek için bir gerekçe daha.
Onca Yoksulluk Varken, 1960 ve 1970’li yıllarda Fransa’da önemli romanlar yazan ve saygın Goncourt ödülünü kazanan Romain Gary tarafından yazıldı. Ancak yazar, çok erken kazandığı “ödüllü” etiketinden kurtulmak için Emile Ajar takma adını kullanmıştı. İronik bir şekilde Emile Ajar da aynı ödülü kazanmayı başardı. Roman, adından da anlaşılacağı üzere 1970’lerin başka bir Paris’inde; ahalisini göçmen Müslüman ve Yahudilerin, fahişelerin, travestilerin oluşturduğu yoksul varoşlarda yaşayan bazı karakterleri 14 yaşındaki bir çocuğun gözünden anlatan çarpıcı bir eser. Nedim Saban kendi uyarlamasında romanla birlikte Xavier Jolliard’ın eski bir uyarlamasından da yararlanmış ama büyük oranda özgün bir uyarlama gerçekleştirmiş. Romanın 1977’de Simone Signore’nin baş rollünü oynadı Madam Rosa adlı bir film uyarlaması da yapılmıştı. Ancak ekip bu film uyarlamasından çok fazla yararlanmamış. Başlıca rollerini Rüçhan Çalışkur, Gökçer Genç, Rami Çakır, Halit Karata ve Soner Ansal’ın paylaştığı oyun, romanın aksine 2011 yılında artık başkaldırı ve isyanın hüküm sürdüğü Paris varoşlarında geçen bir ön oyunla başlıyor. Yönetmen bu sayede güncel olana bir gönderme yapmayı amaçlamış. Benzer bir şekilde bir anlatıcı öğesi eklenerek tüm olaylar artık orta yaşlı bir sinemacı olan Muhammed’in anıları şeklinde sahneye taşınmış.
Yukarıda sözünü ettiğimiz teknik problem nedeniyle zaman zaman anlaşılma sorunu çekildiyse de uyarlamanın genel hatlarıyla başarılı olduğu söylenebilir. Farklı ırklardan, dinlerden, kuşaklardan ve kültürlerden gelmenin insanlar arasında gerçek ve samimi ilişkiler kurulmasını engellemeyeceği tezini işleyen bu mütevazı ama çarpıcı öyküyü sahnede görmek isteyenler, oyunu sezon boyunca Tiyatrokare’nin genelde kullandığı (akustiği biraz daha iyi olan) Profilo Kültür Merkezi’nin diğer salonunda ve İstanbul’un çeşitli semtlerindeki diğer gösteri merkezlerinde izleyebilirler.
Mimesis Haber