[Bahar Çuhadar’ın 27.02.2012 tarihinde son bir haftadır Şehir Tiyatroları ile ilgili yaşanan tartışmaları ve “Rosenbergler Ölmemeli” isimli oyunun gösterimden kaldırılmasını yorumladığı Radikal’de yayınlanan yazısını sizlerle paylaşıyoruz.] Başlık az buçuk iddialı gelebilir. Yine de gelin, bir haftadır ‘tiyatro’ başlığı altında gündemimize girenlere göz atalım. Zihinleri netlemeye yardımcı olacaktır…
Zaman yazarı İskender Pala, 14 Şubat’taki yazısında ‘Günlük Müstehcen Sırlar’ isimli, aslen bir politik komedi olan oyun üzerinden, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nu (ŞT) halkın vergileriyle ‘ahlaksız oyunlar’ sergilemekle suçladı.
Ertesi gün aynı gazetenin birinci sayfasından –memleketin en önemli meselesi buymuş gibi geniş yer ayrılmış halde –kurumun seyirci sayısında ciddi düşüş olduğu duyuruldu. Sebeplerden biri olarak ‘16+’ ibareli oyunlar gösteriliyordu.
Haberin ertesi günkü devamında, raflarda 5 bin yerli oyunun beklemede olduğu, Necip Fazıl ve Turan Oflazoğlu gibi yazarların eserleri ŞT repertuvarına alınmadığı için ‘halkın’ koltukları boş bıraktığı ima edildi.
Sabah’tan Engin Ardıç, Hürriyet’ten Hadi Uluengin, öncesinde de Zaman’dan Fikret Ertan ‘Rosenbergler Ölmemeli’den bahsedip, Rosenberg çiftinin gerçekten de casus ve suçlu olduklarına dikkat çekip, buna rağmen oyunun Türkiye’de nasıl olup da sahnelendiğini yazdı. Uluengin, yazar Alain Decaux’nun bile oyununu Fransa’da sahnelenmekten men ettiğini öne sürdü.
Gelişmeler üzerine Şehir Tiyatroları Sanatçıları Derneği, geçen perşembe bir basın açıklaması yaptı ve bence şık bir hareketle seyirciye seslenip, onları halk tiyatrosu geleneğine ve oyunlara sahip çıkmaya davet etti.
Bir gün sonra, cuma öğlen saatlerinde ‘Rosenbergler Ölmemeli’nin programdan kaldırıldığı haberi geldi. Net açıklamaya, akşam vakti ulaştık: “Decaux, eserinin sahnelenmesine izin vermemektedir. Bu, basındaki iddialar üzerine, Türkiye’deki temsilci ONK Ajans’a sorulmuştur. ONK Ajans’ın Fransız SACD Ajansı’ndan aldığı bilgi doğrultusunda oyun kaldırılmıştır…”
Ne diyelim; komplo teorileri, aklıselim sahibi kimselere göre değil lakin bu açıklama da – üzgünüz ama – ‘ikna edici’ değil… ‘16+’ ibareli oyunlar söz konusuyken öne çıkarılan ‘ahlak’tı.(*) Yargının siyasallaşmasını, tarihi bir örnekle, belgesel tadıyla sahneye taşıyan ‘Rosenbergler Ölmemeli’ ise önce “Anlatılanlar yalan” sonra “Zaten yazarı da yasaklamıştı” çıkışlarıyla karşılandı. Yönetmen Orhan Alkaya ise 1990’larda Fransa’da yasaklandığı ileri sürülen oyunun, bu ülkede 2000’de gösterildiğini ve ödül de aldığını anımsatıyor.
Bana kalırsa, sondan bir önceki gösterimini izlediğim oyuna (Seyirci iki dakika boyunca alkışladı ve evet, Harbiye Muhsin Ertuğrul doluydu) konu olan Rosenbergler çiftinin ‘masumiyeti’ değil asıl tartışılması gereken. Zira belgeler ve tarih ne derse desin, bu konudaki ‘kanaat’ gelip kişinin politik olarak nerede durduğuna dayanıyor. Aslolan şu: Oyun; yargıya güvenin sarsıldığı, uzun tutukluluk sürelerinin vicdanlarda ağırlık yarattığı, üniversitelilerin ‘poşu’ taktığı, eylem yaptığı ya da evinde meyve bıçağı, çakı, dergi vs. bulundurduğu gerekçesiyle aylarca hapis yattığı, ‘terörist’ ilan edildiği bir dönemde sahnelendiği için çekiyor dikkatleri. (Tıpkı Rosenberg çiftinin evinden bir sehpanın ya da eski saatlerin ‘delil’ olarak sunulabilmesi gibi…) İnsanların ufacık bir muhalif ses kırıntısına sarılmaya hazır olduğu, kuşatılmış hissettiği bir atmosferde ‘Rosenbergler Ölmemeli’nin bağra basılması da doğal.
Oyun bundan sonra sahnelenmeyecek. Telif hakları nedeniyle… İyisi mi dileyelim ki tutuklu Kürt siyasiler, gazeteciler ve öğrenciler üzerine ‘Rosenbergler Ölmemeli’yi aratmayacak oyunlar yazılıp oynansın. Mümkünse Şehir Tiyatroları sahnelerinde… Hem o zaman ‘telif sıkıntısı’ da olmaz!
*Duyduk ki İf İstanbul programındaki bazı filmler de rahatsızlık yaratmış kimi bünyelerde… Detaylar Uğur Vardan’ın birkaç sayfa gerideki yazısında…
‘Yapılanlar Topbaş’a Haksızlık’
Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Yardımcısı Aliye Uzunatağan’ın notunu düşmeli: “ŞT’nin repertuvarı keyfe keder yapılamaz. Yönetmeliği vardır, yerli-yabancı oyun dengeleri sabitlenmiştir. ‘16+’ ibaresi ilkokul ve ortaokuldaki çocuklar içindir. ‘Kargaşa’daki mutsuz kadınları görmesinler diye… ‘Günlük Müstehcen Sırlar’ ise çok entelektüel bir oyun. Çocuklar anlamayacaktır. Böyle naif bir şeyden yola çıkarak koyduk ibareyi. Haksız bir saldırıya uğradık, altında başka nedenler görüyorum. Sayın Kadir Topbaş’a da büyük bir haksızlık yapıldı. Üçüncü tur belediye başkanı adayı olacağını açıkladığının üçüncü günü başladı bu kampanya…”