(Tiyatro Boğaziçi’nin “Eleni’den Mektuplar” oyununda yer alan Pelin Batu ile yapılan söyleşiyi yayınlıyoruz.) Tiyatro Boğaziçi’nin ‘Eleni’den Mektuplar’ isimli oyununda Rum kızı ‘Eleni’yi canlandıran Pelin Batu: Günümüzde dizi oyuncularının; tiyatro yapmak için cesareti yok! Çünkü sette oyuncu koçu oluyor ama sahnede tek başınasınız.
Ünlü oyuncu Pelin Batu; Tiyatro Boğaziçi’nin sahneye koyduğu ‘Eleni’den Mektuplar’ adlı oyunda, Rum kızı Eleni’yi canlandırıyor. 6-7 Eylül olaylarının konu edildiği oyunda Batu’ya; Cüneyt Yalaz, Duygu Dalyanoğlu ve Zeynep Okan eşlik ediyor. Batu ile 24 ve 29 Aralık’ta Maya Sahnesi’nde tiyatroseverlerle buluşacak olan oyununun perde arkasını konuştuk.
METİNDEN ETKİLENDİM
Oyundan biraz bahseder misiniz?
‘Eleni’den Mektuplar’ın metnini okuduğum anda çok etkilendim. Trajedi ve komedinin iç içe olduğu bir yapısı var. Rahat nefes alıp sonra birden bire tıkanıp kalıyorsunuz. Bu, beni cezbetti. Ama asıl, işin tarihi boyutu önemliydi. Benim ailem de Balkanlar’dan buraya gelmiş. Anneannemi kaybettikten sonra, ‘Balkanlı olma bilinci’ bende ağır basmaya başladı. Kısa süre önce Balkan Konferansı’ndan geldim. Balkan Savaşları üzerine ihtisas yapmış uzmanlarla, üç gün geçirdim. Ben yıllardır tarihe farklı perspektiflerden bakılması gerektiğini savunuyorum ama yabancı hocalar; yaşananlara Avrupa tarafından bakıyorlar. Oysa, o coğrafyadaki tüm mübadiller, inanılmaz şeyler yaşamış. Bugün, yaşananların yüksek sesle telaffuz ediliyor olması benim için önemli.
Oyunda Rum bir ailenin kızı olan ‘Eleni’; Müslüman bir aileye veriliyor. Siz de babanız İnal Batu’nun görevi nedeniyle ülkenizden uzakta büyüdünüz. Bu bir çocuk için zor muydu?
Zordu! Tam yeni bir okula alışıp arkadaşlar edinmişken, başka bir ülkeye tayin ediliyorsunuz. Bunun etkileri hâlâ bende sürüyor. Dünyanın her yerine adapte olabilme becerisini kazanmış olsanız da, yalnızlık duygusundan kurtulmanız imkansız.
HATANIN AFFI YOK!
Tiyatro sizin için ne anlam ifade ediyor?
Üç senedir tiyatro yapmıyorum. Tiyatro oyunculuğu çok başka; bu dünyada en çok zevk aldığım şeylerden biridir.
Dizi oyuncularını tiyatro sahnesinde niye göremiyoruz?
Çünkü cesaret edemiyorlar. Sette çoğunun yanında oyuncu koçları oluyor. Oysa tiyatroda; seyirciyle yüz yüzesiniz. Size ne oyuncu koçu, ne de yönetmen yardım edebilir! ‘Olmadı, baştan’ yapamazsınız. Hata yapma lüksü yok. Seyircinin nefesini yüzünüzde hissediyorsunuz.
OYUNCUNUN MAKBULÜ KARABATAK GİBİ OLANIDIR
Yeni bir sinema projem var ama film gösterime girene kadar konuşmama kararı aldım. Çünkü her şey değişebiliyor. Doktora tezim bittiği için artık dizilerde de oynayabilirim.
Ben bir oyuncunun; dizisi biter bitmez yeni bir işe başlamasını hiç doğru bulmuyorum. Oyuncunun en makbulü; karabatak gibi olanıdır. Geri döndüğünüzde seyirci hem şaşırsın hem de sizi özlemiş olsun!