Amatör ve/rsus Profesyonel

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Barış Yıldırım

Kaynağı bilinmeyen bir söze göre “Nuh’un gemisini amatörler yaptı, Titanik’i profesyoneller!” Bu bana Beckett’in Oyun Sonu’ndaki fıkrayı hatırlatıyor: Adam, siparişini bir türlü teslim etmeyen terziye “Tanrı dünyayı altı günde yaptı, sen üç ayda bir pantolon dikemedin,” diye çıkışır. Terzi ise, “Bayım,” der, “bir şu dünyanın haline bakın, bir de benim pantolona!” (Yaratma uğraşı söz konusu olunca, tanrıyı profesyonel, terziyi amatör addediyorum.)

Bugünkü panelde bu konuyu tartışacağımızı duyan Ahmet Önel şu yorumu yaptı: “Sormaktan usanmayan profesyonel amatördür.” Bir başka arkadaş tartışmaya bile gerek duymayacak kadar açık görüyordu konuyu: “Amatörlük ruhta varsa vardır, yoksa yoktur. Bu kadar sığ ama bir bu kadar da derin!

Öyle midir böyle midir bilmiyorum da, oldum olası amatör ve profesyonel ayrımına aklım ermemiştir. Faydalı bir ayrım olduğuna da emin değilim. Bana sorarsanız bir sanatı ya da zanaatı yapanlar ve yapmayanlar vardır. Ama, ‘ontolojik argüman’a başvuracak olursak, bu kavramlar mevcut olduklarına göre, herhalde gerçeklikte bir şeylere tekabül ediyor olmalılar. Belki cari kullanımdakinden daha düşük bir öneme sahiptir gerçeklikteki ayrım, ama önce ne olduklarına bir bakmak gerek. Bu amaçla, bir sözcüğü ilk öğrenen herkes gibi sözlüklere danıştım. Sözlükler bizi tek başlarına bir yere ulaştırmasalar da, ama iyi bir başlangıç teşkil edebilirler.

Sözlükbilgisi: Tanımlar

Sözlüklerin hemfikir olduğu tek kıstas amatörlüğün yaptığı uğraş için para almaması. Bazıları buna ek olarak uğraş alanında formel eğitim almış olmamayı da sayıyor. İstisnasız ‘amatör’ sözcüğünün doğrudan (aslında daha sonra göreceğimiz üzere, diyalektik) karşıtı olarak verilen ‘profesyonel’ kavramı ise bunların tam tersi olarak, bir uğraşı kazanç sağlamak amacıyla yapan olarak tanımlanıyor. Alanda formel eğitim almak yine bazı sözlüklerce ek kıstas olarak sayılıyor.

amatör Herhangi bir ödeme almaksızın bir uğraşla, özellikle sporla meşgul olan kimse,” (Oxford Dictionaries). [1] Bir işi para kazanmak için değil, yalnız zevki için yapan kimse, hevesli, profesyonel karşıtı (TDK).[2] (Wikipedia ise ‘beleşe çalışma’ kıstasına “çoğu zaman bu konuda örgün bir eğitim almaksızın” kıstasını ekliyor.[3])profesyonel 1. Bir mesleğe ait ya da bir meslekle ilişkili. 2. kişinin asıl mesleği olarak belirli bir faaliyetle meşgul olması (Oxford).[4] Bir işi kazanç sağlamak amacıyla yapan (kimse) (TDK). [5] (Wiki yine  para karşılığı çalışma kıstasına ‘mesleki bir alanda eğitim almış olma’ kıstasını ekliyor.[6])

Halkbilim alanındaki amatör ve profesyonel ayrımına bakan bir yazar olan Seeger’a göre amatör ile profesyonel arasındaki farkın üzerinde yükseldiği ekonomik temel şudur: “Profesyonel bir alanı meslek (vocation) olarak benimseyip, o alanda hayatını kazanmak için uğraş verirken; amatör bir merak (avocation), bir hobi olarak uğraş verir.” Yine profesyonelin disiplinli, amatörün görece disiplinsiz bir çalışan olduğu da imlenir. [7]

Genel olarak ‘profesyonel’in olumlu, ‘amatör’ün olumsuz yan anlamlarla ilişkilendirildiğini hatırlatalım. Örneğin TDK, “meraklı, hevesli, amatör, özengen” sıfatlarını bir arada anıyor. Yaygın kullanımda ve günlük dilde de, biliyoruz ki, amatör kalitesizliğin profesyonel kalitenin göstergesi sayılıyor.

Oysa dil sözlüklerimizi etimoloji sözlükleriyle değiştirdiğimiz zaman işler amatörlüğün lehine dönüveriyor. Latince amator, “seven kişi, âşık” anlamına geliyor. Profesyonel sözcüğünün ise dinsel bir kökeni var. Profess, (özellikle dinsel bir tarikata girilirken edilen) “yemin” anlamına geliyor.

Öyleyse, etimolojik düzlemde durup konuşacak olursak,  amatörlük psikolojik, profesyonellik ise hukuki bir duruma işaret ediyor. Aralarındaki fark, bir işe aşkla bağlı olmak ile yeminle bağlı olmak arasındaki farka karşılık geliyor.

Semantik düzlemde durduğumuzda ise amatörlük ve profesyonellik arasındaki fark ekonomik ve –bazılarına göre– pedagojik alanlarda ortaya çıkıyor. Bu ise bir işe parayla (ve eğitimle) bağlı olmak ile ekonomik olmayan bir ilgiyle bağlı olmak arasındaki fark.

Aşk ve ilgi, para, eğitim ve yeminden daha ulvi kavramlar olarak amatörlüğün değerini yükseltiyor gibi görünebilir. Ama çalışan insanın uğraşı için para almasında da eğitim almasında da kötü, değersiz bir şey yok. Yemin etmek isteyense eder, kim karışır?

Bu da bizi bir başka düzleme taşıyor: Değerler düzleminde hem ‘amatör’ hem ‘profesyonel’ kavramları hem olumlu hem olumsuz anlamlara sahip olabiliyor. Amatörlüğün olumlu yanı yapılan uğraşa sevgi duymada, heyecanını yitirmemede ortaya çıkarken profesyonelliğin olumlu yanı yaptığı işi bilimine uygun bir ustalıkla yapmakta beliriyor. Amatörlük eğer bilgisizliğe ve sanatsal düzeydeki düşüklüğe; profesyonellik ise ilgisizliğe, kayıtsızlığa işaret  ettikleri sürece olumsuz kavramlar.

Küme teorisi: Kesişen bölgeler

Ama galiba zaten ayrımın kendisi tartışmaya muhtaç. “Amatör tiyatrocular” denilen kesime bakalım. Hepsinin para kazanmadığını iddia edebilir miyiz? Yaptığı iş için para alan, hatta, özellikle çocuk tiyatrosu gibi alanlarda, geçimini bu işten sağlayanlar var. Yine amatörlerin önemli bir kısmı bu işin okullusu. Oysa okulundan mezun olup hayatını bu işten kazanmayanlar var.

Profesyonel sayılanlara bakalım. Hayatını bu işten kazanıp okuldan mezun olmayanlar var. Ya da mesela dizi oyuncularını düşünelim. Bunların çoğu oyunculuk okullarından mezun, hayatlarını da oyunculukla kazanıyorlar, ama ayrıca kendilerine pek mali getirisi olmayan tiyatro projelerinde yer alıyorlar. Asıl olarak sanatı orada ürettiklerini düşündükleri için de belki de diğer işlerinden daha fazla sarılıyorlar bu oyunlara.

Şu kıstasları yan yana koyup bir düşünelim. Profesyonelliğin kıstasları okullu olma ile bu işten para kazanma/meslek olarak o işi yapmayı birer sütuna, amatörlüğün kıstası olarak da o işi ilgi ve sevgi ile yapmayı bir başka sütuna koyup kaç alt küme ortaya çıkarabiliriz bir bakalım. (Üstelik bir işten para kazanmak için ille meslek olarak onu benimsemeniz gerekmez. Yahut mesleğiniz o olabilir, ama evde aç oturabilirsiniz. Yine de para ve meslek kıstaslarını bir arada ele alalım ki bir anda olası alt kümelerin sayısı ikiye katlanmasın.) 

  1. Bir sanat okulunda okumuş ama o sanattan para kazanmayan, ayrıca ilgi duymadığı için parasız da yapmayan biri. Örn. Bir şirkette yönetici olarak çalışan bir oyunculuk okulu mezunu.
  2. Bir sanatı yaptığı için para kazanan, ama o sanatın eğitimini almamış, üstelik de sevmeyen biri. Örn. Turizm okurken mankenlik yaptığı için oyunculuğa başlamış, ama asıl ilgi alanı astroloji olan bir “artist.”
  3. Bir sanatı seven ve yapan, ama ne okulunda okumuş ne de o sanatı yaptığı için para kazanan biri. Örn. dairede çalışıp boş vakitlerinde ilçe halk evinde tiyatro çalışmalarına katılan bir memur.
  4. Bir sanatın okulunda okuyan, o sanattan para kazanan, ama o sanatı hiç de umursamayan biri. Örn. Bazı DT oyuncuları.
  5. Bir sanat okulunu okumuş, o sanatı çok seven, ama bir türlü alanıyla ilgili bir işe giremeyen biri. Örn. Birçok tiyatro okulu mezunu.
  6. Bir sanatı seven, o sanatı yaptığı için para da kazanan, ama formel eğitimini almamış biri. Örn. DT’nin okullu olmayan cefakar figüranları.
  7. Bir sanatın okulunda okumuş, o sanattan para kazanan, o sanatı çok seven biri. Az da olsa var böyleleri!

Şimdi hangisine amatör diyeceğiz hangisine profesyonel?

Biraz da felsefe: Antinomilerin panzehiri olarak diyalektik

Öncelikle amatör ve profesyoneli meslek, para, ilgi, alaka, okul, alay ayrımıyla tanımlamamak gerekiyor diye düşünüyorum. Bu kıstaslardan memnuniyetsizliğimin bir sebebini, az önceki altkümeler örneğinde açıklamıştım. Bir kıstas daha eklesek sayıları ikiye katlanacak olan bu altkümeler bize amatör denilebileceklerin profesyonel, profesyonel denilebileceklerin amatör sayılabileceklerini gösterdi. Yani bu ayrım pratikte işleri aydınlatmak şurada dursun iyice karıştırmaya hizmet ediyor.

Ama teoride de sorun devam ediyor. Ayrım, çoklarının kabul ettiği gibi, sadece ekonomik bir ayrımsa, bu durumda amatör-profesyonel ayrımıyla sanatçıların değil sosyal güvenlik ya da istihdam uzmanlarının falan ilgilenmesi gerekiyor. Sanatın üreticisi ya da alımlayıcısı olarak beni ortaya çıkan işin kalitesi ilgilendirir, onun karşılığında hangi ekonomik çıkarların elde edildiği değil.

Yok ayrım ekonomik değil pedagojik bir ayrımsa, iyice yersiz. İlla bir işin okulunda mı okumak gerekiyor? Birçok büyük sanatçı, sanat ürettikleri alanda formel eğitim almamış insanlar. Tiyatroda (“Ben Moskova Sanat’ın yazarı değil doktoruyum” diyen) Çehov, müzikte Edward Elgar, resimde  Frida Kahlo ilk akla gelenler.

Ayrıca eğitim denilen şey, ne tarihte ne de bugün okulla sınırlı bir şey değil. Akademi, Atina’da bir korunun adıdır, binanın ya da kurumun değil. Geçenlerde bir eğitim konferansında, çok değil 10-20 yıl sonra bugün mevcut okulların %80’inin mevcut olmayacağının söylendiğini duydum. Bir oyunda figüran olarak bile olsa sahneye çıkan kişi, sahneye adım attığı andan itibaren o sanata dair yeni şeyler öğrenir. Okullu-alaylı ayrımı bu yüzden bir başka faydasız ayrımdır, çünkü ‘alay’ın kendisi de okuldur.

Bizi antinomik çıkmazlara sürükleyen bütün ikilikler gibi amatör ve profesyonel ayrımında da çıkış, görünüşe göre, diyalektikte. Diyalektiği burada karşıtların birliği ve ayrılmazlığı anlamında kullanıyorum. Bir yanda ‘amatör versus profesyonel’i diğer yanda ‘amatör ve profesyonel’i birlikte düşünmekten bahsediyorum. Yani amatör ve profesyonelin birbirlerini dışlayan terimler olarak değil, bir sürekliliğin iki ucuna yerleşmiş noktalar olarak algılamaktan. Öyle ki bu sürekliliğin tam uçlarında durmak, yani saf amatör ya da saf profesyonel olmak olanaksız.

Düşünü kurduğumuz dünyada sınıflar ve sınırlar olmadığı gibi meslekler de (en azından bugün anlaşıldığı biçimiyle) olmayacak. Marx ve Engels bu durumu şöyle tarif ediyordu: Bir toplumda,

faaliyet gönüllü olarak değil de doğanın gereği olarak bölündüğü sürece, insan kendi işine hükmedeceğine, insanın bu kendi eylemi, insan için kendisine karşı duran ve kendisini köleleştiren yabancı bir güç haline dönüşür. Gerçekten de, iş paylaştırılmaya başlar başlamaz herkesin kendisine dayatılan onun dışına çıkamadığı, yalnızca kendine ait belirli bir faaliyet alanı olur; o kişi avcıdır, balıkçıdır ya da çobandır ya da eleştirici eleştirmendir ve eğer geçim araçlarını yitirmek istemiyorsa bunu sürdürmek zorundadır — oysa herkesin bir başka işe meydan vermeyen bir faaliyet alanının içine hapsolmadığı, herkesin hoşuna giden faaliyet dalında kendini geliştirebildiği komünist toplumda, toplum genel üretimi düzenler, bu da, benim için, bugün bu işi, yarın başka bir işi yapmak, canımın istediğince, hiçbir zaman avcı, balıkçı ya da eleştirici olmak durumunda kalmadan sabahleyin avlanmak, öğleden sonra balık tutmak, akşam hayvan yetiştiriciliği yapmak, yemekten sonra eleştiri yapmak olanağını yaratır.[8]

Bir yandan balıkçı bir yanda filozof olmaya fırsat sağlayan yabancılaşmasız toplum, kimseyi, sonunda o işten nefret edecek raddeye varıncaya dek bütün hayatını vakfedeceği bir işe mahkum etmeyecek. Hele söz konusu olan bir sanat alanı olunca, herkesin biraz sanatçı olacağı bu toplumda sanatın profesyoneli olmak olsa olsa olumsuz bir duruma işaret edecek. Bir anlamıyla herkes, yaptığı her işin amator’u, âşığı olacak.

Bu ayrımı sarımsaklasak da mı saklasak

Tüm bu söylediklerimin ışığında aklıma iki öneri geliyor. Amatör-profesyonel ayrımının kendisinden kaynaklanan sis bulutu benim de akıl yürütmemi gölgelediği için, bu önerilerin hangisinin benimsenmesi gerektiği konusunda emin değilim.

  1. Amatör ve profesyonel ayrımını terk edelim. Bir işi yapanlar ve yapmayanlar vardır. Okulları tartışmayı maarife, meslekleri tartışmayı SGK’ya bırakıp bir işi kimlerin iyi kimlerin kötü yaptığına bakalım. Örneğin bu festivalin katılımcılarından Kuzey Kıbrıs ekibinden bir arkadaş, burasının amatör tiyatrolar festivali olmasına rağmen amatör değil profesyonel bir ruhla yapıldığını ve ekiplerin amatörden ziyade profesyonele yakın olduğunu söyledi. “Amatör” tiyatrocular bile “amatör” kavramını olumsuz anlamda kullanıyorsa epey düşünmemiz gerekiyor.
  2. Ayrını mutlaka korumamız gerekiyorsa da bu ayrımı hem nesnel hem öznel düzeyde tanımlayalım. Okul, meslek, hobi vs. gibi kıstaslar, öznelliği dışarıda bırakacak kadar aşırı nesnel kıstaslar. Buna bir de öznel kıstasları eklemek gerek. Bir insan devlet memuruysa, ama hayatının en güzel anlarını sahnede yaşıyorsa, kim ona (olumsuz anlamda) “amatör” diyebilir. Ben diyorum ki, bir uğraş bir insanın hayatında önemli bir yer tutuyorsa ona o uğraşın profesyoneli diyelim, yok tutmuyorsa amatörü diyelim. Yaşamdaki önemli yer, alınan ücretten kaynaklı olabilir, o işin eğitimini almaktan yahut o işi meslek olarak yapmaktan kaynaklı olabilir, sabah akşam o işi düşünmekle olabilir, hayatta mutluluğu orada bulmakla olabilir.

Burada 27’incisi kutlanan, uluslararası bir ‘Amatör Tiyatro Festivali’ vesilesiyle bulunuyoruz, amatör kavramının kendisini soru işareti altında bırakmak tuhaf gelebilir. Çağrılan tiyatrolar amatör müdür bilmiyorum da 27 yıllık bu geleneğin (olumsuz anlamıyla) “amatör”lük barındırmadığı kesin. Amatör “âşık” anlamına geliyorsa, maşukları olan uğraşlarına gönüllerini verdikleri kuşku götürmez. Ne diyordu Neşet Ertaş, “Aşk ile çalışan yorulmaz!”

Sinan’ın[9] dediği gibi, tiyatro ölmeyecekse, onu öldürmeyecek olan amatörler, tiyatronun bir geleceği olacaksa onlar sayesinde olacak. Ve burada amatörü, diploma yahut sosyal güvenlik kartıyla değil yüreğiyle tanımladığımı tekrar hatırlatayım.

Denizli Belediyesi 27. Uluslararası Amatör Tiyatro Festivali kapsamında 16 Mayıs 2011’de gerçekleşen ve Sanat Atölyeleri’nden Birol Tezcan ile Kıbrıs DT Genel Müdürü Hakan Yozcu’yla birlikte katıldığım panel için hazırlanmıştır.


[1] http://oxforddictionaries.com/view/entry/m_en_gb0022790 Kısa URL: http://goo.gl/jX3xu

[2] http://www.tdksozluk.com/sozara.php?qu=amat%F6r&ne=a Kısa URL: http://goo.gl/VvF86

[3] http://en.wikipedia.org/wiki/Amateur

[4] http://oxforddictionaries.com/view/entry/m_en_gb0664710 Kısa URL: http://goo.gl/4KlGq

[5] http://www.tdksozluk.com/index.php?qu=profesyonel&ne=a Kısa URL: http://goo.gl/iSF0c

[6] http://en.wikipedia.org/wiki/Professional

[7] Charles Seeger, ‘Professionalism and Amateurism in the Study of Folk Music.’ The Journal of American Folklore, c. 62, No. 244 (Nisan-Haziran., 1949), s. 107-113 Sabit URL: http://www.jstor.org/stable/536305

[8] Alman İdeolojisi, s.55-56. (Web’de http://goo.gl/lHryA) Vurgular bana ait.

[9] Festivalin ve Denizli Belediyesi Şehir Tiyatrosu DBŞT’nin kilit ismi Sinan Küçüköz.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Barış Yıldırım

3 yorum

  1. Barış Yıldırım Tarih:

    Küme diyagramının altında 1, 2, 3 diye giden maddeler A, B, C… diye okunması gerekiyor. Bilgilere…

  2. Fırat Güllü Tarih:

    Bence çok değerli bir tartışma. 24.11.2007’de Ankara Tiyatro Festivali’nde katıldığım bir panelde yaptığım konuşmanın bir bölümünü Barış’ın açtığı tartışmaya katkı olması babında buraya ekliyorum. Panel metninin tamamına şu adresten ulaşılabilir: http://www.bgst.org/tb/yazilar/030108fg.asp

    Amatörlük heveskarlık –bu kelimeyi olumlu anlamda kullanıyorum- olması babında olumlu bir değerdir. Amatörlük içerisinde doğal olarak alternatif bir itki de taşır. Çünkü birileri bu işi para karşılığında yapıyorsa, para karşılığında yapmamak alternatif bir eğilim taşır. Ancak 90’larla birlikte oluşan kültür endüstrisi içerisinde pompalanan çeşitli değerler nedeniyle artık amatörler de profesyonel dünyanın az önce eleştirdiğimiz rezil örneklerini taklit etmeye başlıyorlar. Dolayısıyla günümüzde bir topluluğun amatör olduğu için aynı zamanda alternatif olduğunu da söylemek gittikçe zorlaşıyor. Belki 80 öncesinde bu daha kolay telaffuz edilebilecek bir şeydi, ama bugün değil. Özellikle İstanbul’da bunun çok sayıda örneğini görmeniz mümkün. Örneğin geçmişte İATP’ye katılan ve tiyatroya çok yeni başlamış bazı toplulukların iki hafta içerisinde yok olduklarını ve [oyuncularının]kısa süre sonra bir dizide oynamaya başladıklarını gördüğümüz oldu. Amatörlük bir tercih olmaktan çıkıp profesyonelliğe sıçramanın bir tahtası haline gelebiliyor. Endüstri amatör bölgeyi kendi arka bahçesine dönüştürebiliyor. Bu noktada amatörlüğü ve alternatifliği yeniden tanımlamak gerekiyor. Örneğin Cüneyt [Yalaz] ve Uluç [Esen] BGST içerisinde profesyonel niyetlerle tiyatro yapan insanlar ama çok net bir biçimde sanat endüstrisine eklemlenmeyi reddediyorlar. Bu arkadaşlarımızı “ben profesyonelim, gerekirse çıkar bir faşist rolünü de popüler gösterecek biçimde oynarım” diyen adamla bir mi göreceğiz? O noktada biz “alternatif amatörlüğü” ve “alternatif profesyonelliği” ön plana çıkaran bir yaklaşımla “alternatif” kavramına vurgu yapmayı uygun gördük. Amatör olup hakikaten rezil ve özenti işler yapanlar olduğu gibi, profesyonel olup amatörlerle alternatif ilişki biçimleri üretenler de var.

  3. Barış Yıldırım Tarih:

    Genel hatlarıyla Fırat’a tamamen katılıyorum lakin kültür endüstrisine doğrudan dışarıda kalınması gerkeen bir şey olarak bakmıyorum. Nasıl ki fabrikalarda çalışmayarak kapitalizme karşı konulamıyorsa kültür endüstrisi dışında kalmak da tek başına erdem değil. O endüstride çalışan arkadaşlar da bütün saygıyı hak ediyorlar bence.
    Bu konuyu daha önce Karaburun Bilim Kongresi’ne verdiğim bir bildiride tartışmaya çalışmıştım. (Mavi Nota yayımlamış bu metni:)
    http://www.mavi-nota.com/index.php?link=yazi&no=2325
    http://www.mavi-nota.com/index.php?link=yazi&no=2328
    http://www.mavi-nota.com/index.php?link=yazi&no=2329

Yanıtla