“Tiyatrogerçek”, sezonu “Van Gogh” ile açıyor. Tek kişilik oyunda Van Gogh’u canlandıran Hakan Gerçek, “Oyuncu çok ama seyircinin ilgisi az tiyatroya. Bizim her şeyden önce seyirci yetiştirmemiz gerek” diyor.
“Sevmek ve çalışmak üzerine kurulu bir hayat hikayesi…”
‘Tiyatrogerçek’in tek kişilik oyunu Van Gogh’un tanıtım cümlesi bu. Sanmayın sadece Hollandalı ressam için yazılmış; aynısı, sahnedeki Van Gogh, Hakan Gerçek için de geçerli…
Hakan Gerçek 23 yıl Kent Oyuncuları ile çalıştı. Yıllarca hem sahnede birçok oyunda, hem de televizyon dizilerinde ve filmlerde oynadı, seslendirme yaptı. İş Sanat’ta gelenekselleşen şiir dinletilerinde yer aldı. 2008’de daha fazlasını yapmak, daha çok çalışmak için kendi tiyatrosunu kurdu.
Gerçek yaşamların izinden gitmeyi, portreler üzerine bir tiyatro yapmayı istedi ve yola Van Gogh ile çıktı. Aslında çok önceleri kurulan bir hayaldi bu. Van Gogh’u 20 yıl önce Müşfik Kenter oynadığında yanında asistanlığını yapıyordu Hakan Gerçek ve “belki yıllar sonra ben de oynarım” demişti. Şimdi “Tiyatrogerçek”in ilk göz ağrısı. Bu sezon yine Van Gogh ile başlıyor.
İlk iki temsil Anadolu yakasında. Önce 22 Ekim’de CKM’de, sonra 28 ekim’de Kozzy Alışveriş Merkezi Gazanfer Özcan Sahnesi’nde. Kasım’daysa Kenterler’e konuk olacak Van Gogh.
“Tiyatrogerçek’in” bu sezon iki de yeni projesi var. ntvmsnbc’den Ali Türkeli’ye konuşan Hakan Gerçek yeni projeleri şöyle anlatıyor:
İkinci oyunumuz bir kara komedi. İrlandalı yazar Enda Walsh’ın “The Walworth Farce” oyununu “Annem Yokken Çok Güleriz” adıyla oynayacağız. Mehmet Ergen çevirdi, Mehmet Birkiye yönetecek. Bir baba ve iki oğlu arasındaki ilişkiyi, aileyi sorgulayan bir oyun. Alt metin olarak aslında çok trajik. Dipten dibe insanların toplu konutlara sıkışmışlığını, oradaki hayatlarını, o sınıfı anlatıyor. Dört kişilik bir oyun. Benim dışımda Bülent Şakrak, İlker Ayrık ve Makbule Akbaş olacak.
Cemal Süreya izleyici ile buluşacak
Sonra, yine bir sanatçıyı bu kez bir Türk şairi seyirciyle buluşturacak “Tiyatrogerçek”; Cemal Süreya’yı… Bu kez Van Gogh gibi değil. Cemal Süreya’nın hayatını anlatmayacağız, şiir söyleyeceğiz sahnede. O yüzden oyun demiyoruz buna, tek perdelik bir şiir gösterisi, bir resital. Atilla Birkiye, metnini oluşturdu. Cemal Süreya’nın 40’a yakın şiiri ve üç-dört düz yazısından oluşan bir şiir gösterisi olacak. Ama teatrel bir anlatımla sahneleyeceğiz. Rejisini yine Atilla Birkiye yapacak.
“Annem Yokken Çok Güleriz” Kasım sonunda, Cemal Süreya şiir gösterisi “Üstü Kalsın” 2011 başında seyirciyle buluşacak.
Türkiye’de sanat meraklı insan yetiştiremedik
Henüz kendi salonuna sahip olmayan ‘Tiyatrogerçek’in kurucusu Hakan Gerçek, “Oyuncu çok ama seyircinin ilgisi az tiyatroya. Bunda televizyonların etkisi var tabii.” diyor.
Gerçek şöyle devam ediyor:
“Sonra bizlerin tiyatrolar olarak kendimizi yenilememiz gerekli. Ama eksiklerden birisi de iyi Türk oyunlarının yazılmaması. Salt oyun yazarlığı yapan çok az. Bu da kendi insanınızı anlatmanıza engel bir durum. Ben sokakta yürüyen insanı da anlatmak istiyorum, kendi insanımızı anlatmak istiyorum. Seyirciyi yakalayamamamızın nedeni bu olabilir. Televizyon dizilerine bakıyorsunuz iyi ya da kötü bizden bir şeyler anlattıkları zaman seyirci onu izliyor çünkü orada kendini görüyor. Kendini görmek istiyor. Elbette yabancı oyunların da bir evrenselliği var. Ama seyirci için bahanelerden biri bu.
Tüm bunlar bir yana, en büyük eksiklik biz Türkiye’de seyirci yetiştirmedik, sanata meraklı insan yetiştirmedik. Devlet büyüklerimizin, politikacıların büyük bir hatası bu. Sanatı bir üst kurul gibi düşündüler. Oysa insanları hoşgörü kazandıracak, birbirine güven duygusunu tazeleyecek ve insanların estetik duygusunu çok yüceltecek bir şeyi atladılar, o da sanattı. Bu ülkeyi düşünüyorlarsa buna daha çok özen göstermelilerdi. Benim çocuğum şu an orta öğretimde okuyor, sanatla ilgili dersleri yok. Böyle eğitim olur mu? İlkokul 2-3’ten itibaren adam gibi sanat dersleri koysak, onları tiyatroya, konserlere, sergilere götürsek, sanatın ne anlama geldiğini göstersek 10 sene sonra ben “seyirci yok” demeyeceğim. Çünkü o gelecek zaten, merak edecek.”
Hakan Gerçek devletin yeteri kadar önemsemediği sanatın aslında bir kurtuluş reçetesi olduğu görüşünde:
“Her zaman çok çalışmamız gerektiğini düşünüyorum. Bunu ben yapıyorum ama engeller bitmiyor. Devlet yardımından iki kuruş almak için hazırladığımız evrakın haddi hesabı yok. Oysa bizim yaptığımız bir sosyal sorumluluk projesi. Peki neden bu insanların önüne bu kadar engel koyarsınız ki?.. Sanata destek olsanız üçüncü sayfa haberleri bu kadar çok olmayacak. Hoşgörü olacak.”
Hakan Gerçek çalışmaktan bıkmayan bir tiyatro emekçisi. Bu ortamda her şey yolundayken, çok şey öğrendiği ve yıllarını verdiği Kenterler’den ayrılıp kendi tiyatrosunu kurmasını “delilik” olarak görenlere de hak vermiyor değil:
“Belki de oyunculukla ilgili bir meydan okuma bu. Kendi başıma daha iyisini yapabilirim, demek için. Özellikle bizim ülkemizde çok çalışmak gerekiyor. Benim şansım en sevdiğim işi yapıyorum ve bunu daha iyi yapabilme kaygısı taşıyorum. Gideyim bir Ege kasabasına yerleşeyim düşüncesi bana saçma geliyor. Evet bu delilik, hoş bir delilik.”